Emekçilerin 
Kurtuluşu
Kendi
Eserleri
Olacaktır.

                 K.MARKS

 

Türkiye ABD'ye Borçlu Değildir 

Öztin AKGÜÇ

Olası Irak operasyonu nedeniyle, kamuoyunu ABD yanına çekebilmek, Türkiye'nin bu pis oyuna katılmasını haklı göstermek için gerekçeler uydurulmakta, Türkiye'nin ABD'ye borcu olduğu, en azından minnet borcunu ödemesi gerektiği vurgulanmaktadır. Bu bağlamda başka bir senaryo da, ABD'nin kesinlikle savaşın galibi olacağı, Ortadoğu'da sınırların yeniden çizileceği, bu yeni yapılanma sürecinde Türkiye'nin söz sahibi olabilmesi için etkin biçimde savaşa katılması gerektiği, aksi halde devre dışı bırakılacağı savunulmaktadır.

ABD'nin Türkiye'ye doğrudan kredi verdiği, zaman zaman askeri ve ekonomik yardımda bulunduğu, IMF aracılığı ile kredi desteği sağladığı, W. Bush 'un Türkiye'nin AB'ye alınması için AB ülkesi liderlerinin bir bölümüne telefon açtığı doğrudur. Bu, madalyonun bir yüzüdür. Öteki yüzüne bakıldığında Türkiye'nin bu ilişki nedeniyle önemli zararları olduğu, ABD'ye açık gizli yararlar sağladığı görülür. Sonuçta Türkiye-ABD ilişkilerinin tam bir muhasebesi yapılsa, ABD'nin sağladığı kazanç ve yararlarla Türkiye'nin sağladığı yarar ve kazançlar karşılaştırılsa Türkiye'nin kayıplı olduğu görülür.

ABD'nin Türkiye'de İncirlik gibi önemli üs, haydi üs sözcüğünü hafifletelim tesisleri vardır. Bunun yüksek bir bedeli olması gerekir. Türkiye-ABD dış ticareti, kısmen ABD'nin uyguladığı korumacı önlemler, kotalar nedeniyle, sürekli olarak Türkiye aleyhine açık vermektedir. ABD'nin uyguladığı açık ve gizli ambargolar nedeniyle Türkiye'nin özellikle komşularıyla dış ticareti gelişememektedir. Yalnız Kerkük- Yumurtalık petrol boru hattının kapatılmasının Türkiye'ye verdiği kayıp, sağlanan ABD yardım ve desteğinin çok üstündedir.

IMF kredilerinin, çok büyük bölümü yeniden yurtdışına aktarılmış, bu kredilerin halkımızın yoksul bölümüne yeni yükler bindirme dışında yararı olmamıştır. Türkiye'de saydamlık olmaması nedeniyle o günün gerçek ekonomik durumunu tam bilemediğimden görünüşe göre IMF kredisi kullanımının hatalı olduğu düşüncesindeyim. Türkiye, bankaların dış borçlarını, yenilenmeyen sendikasyon kredilerini anlaşmalar yoluyla anapara ve maliyet indirimi de sağlayarak yeniden yapılandırabilirdi. Bu tür yaklaşım doğal olarak belli bir beceri ve cesaret, özgüven gerektiriyordu. IMF aracılığı ile ülke ekonomisi, üzerinde ''Demoklesin Kılıcı'' asılı bir ekonomi durumuna getirilmiş, bir tehdit öğesi daha eklenmiştir. Bazı kafalarda da ''ABD IMF aracılığı ile bu parayı boşuna vermiyor, karşılığını da haklı olarak ister'' düşüncesinin doğmasına yol açmış, en azından bazı kalemşorlere ABD lehine bir kanıt, argüman sağlamıştır.

Sayın RTE 'nin ABD ziyareti ya da gezisi sonrası Bush 'un, bazı AB ülkeleri liderleriyle kurmuş olduğu iletişim, Türkiye lehine baskı, tam bir sahte gösteri, yalandan bir bağlılık, sözde bir hizmettir (lip service). Bush, ne de olsa mektupla, telefonla Türkiye'nin AB'ye alınmayacağını bilecek kadar dirayetlidir.

ABD de çıkarcı, yararcı pragmatik politika izler. Bir orta vadede doğrudan ve dolaylı olarak aldıkları, verdiklerinin çok üstündedir, karşılıklı çıkar dengesi ABD lehinedir. ABD yayılmacı politikalarını en düşük maliyetle yürütür. Bunun yolu da arka bahçesi olarak gördüğü ülkelerde, kendine yandaş bürokrat, politikacı işadamı, medya yaratmaktır. Çıkar sağlama başta olmak üzere çeşitli yöntemlerle, bu bağlılık, bu sesyayarlık sağlanır.

Türkiye'nin ABD ile ilişkilerinden doğan doğrudan ve dolaylı kayıplarını hesaplayın, bir de elde ettiklerine bakın. Kimin zararlı, kimin kârlı olduğu ortaya çıkar. Zaman zaman kamuoyu kandırılmak için balonlar uçurulur, stratejik iş ortaklıkları kurulacak, büyük ABD yatırımları yapılacak, turizm teşvikleri, kolaylıkları sağlayacak, deprem sonrası yardım vaatleri vb... Hangileri ne ölçüde gerçekleşmiştir? Rakamlara bakın ciddi bir niceliksel büyüklük göremezsiniz.

Birçok kalemin, sözcünün Türkiye'nin başını derde sokmak için uydurdukları ''Türkiye ABD'ye borçludur, bunun karşılığını ödemelidir'' savı geçerli değildir.

Türkiye'de saydamlıktan yanayım. Öncelikle de medyadan başlamak üzere... ''Nereden kaynak bulunuyor, nerelere harcanıyor, kimlere ne ücretler ödeniyor, çıkarlar sağlanıyor? Doğru kararlara ulaşabilmemiz, gerçeği bilmemiz gerekir. Saydamlık için neşter vurulacaksa, ilk kez medyaya vurulmalıdır. Borca batık medyanın gerçek durumu görülmektedir.

Cumhuriyet’ ten alınmıştır.


 
sayfa başına dön