Emekçilerin 
Kurtuluşu
Kendi
Eserleri
Olacaktır.

                 K.MARKS

 

 

 Seçmeler

AKLIN YOLU SOSYALİZM 

Alev ATEŞ

Yeni bir yıla girerken artık "biz haklıyız ve her zaman haklıydık" demek hakkını kendimde gördüğümü açıkça söylüyorum. Aşağıdaki gerçekten de üstün körü yapılmış bir tarama bile genel olarak "sosyalistlerin" özel olarak da "bizim" haklılığımızı açıkça göstermektedir. Yaklaşık 35 ile 50 yıl öncesinden yaptığım bu alıntılarla örneğin, günümüzü yakından belirleyen bazı konularda nasıl doğru tanımlamalar yapıldığını ve dünyanın da desteğini alabilecek çözümler önerildiğini açıkça görüyoruz. 

Kıbrıs için bugün AB ve ABD 'nin dayatması ile kabul edileceği belli olan önerilerin 40 yıl önce sosyalistler tarafından önerilmiş olmasının ve hainlikmiş gibi gösterilip Rum'lara kaptırılması ve onların dünya önünde haklı kabul edilmeleri ibret alınacak şey değil mi ? 

Bağımsızlık konusunda bir zamanlar Amerikancı dendiğinde küfür kabul edilen sözleri bu gün üstünlük ve ileri görüşlülüğün belgisiymiş gibi taşıyanlar, aydın olarak ortalarda dolanıp ABD mandasını dayatıyorlarsa ve yeni kılıflar altında fiilen gerçekleştiriyorlarsa ve bu halk da koyun gibi onların peşinden gidiyorsa, suç sadece onlarda mı diye de düşünmemizi sağlayacak alıntılar bunlar. 

Yeni bir yıla girerken seçim sonuçlarının da açıkça gösterdiği gibi sosyalizm adına umut verici gelişmeler olmadığı için yılgınlığa kapılmak yerine, aklın yolunun sosyalizm olduğuna inandığımız gibi sosyalizminde akıl işi olduğunu öğrenmemiz gerekmiyor mu ? 

Yukarıda söylediğim gibi, bu seçmeler en iyiler değil. Fakat sosyalistlerin şimdi içinde bulunduğumuz durumun en kritik konularına 40-50 yıl öncesinden bile yaklaşımının ve çözüm önerilerinin ne denli yerinde olduğunun yeterli kanıtları. Ben bunları kendime çok yakın bulduğum TİP Genel Başkanı Mehmet Ali AYBAR'ın yaşam boyunca verdiği Bağımsızlık- Demokrasi- Sosyalizm mücadelesi içindeki görüşlerinden derledim. Eminim ki, başka sosyalist arkadaşların da kendilerine yakın buldukları sosyalistlerden güncel sorunlara yönelik tanı ve çözümlerinin ne denli doğru olduğuna dair yüzlerce örnek verebilirler.

Çünkü, sonuçta "aklın yolu sosyalizm" dir

Ancak, sosyalizmin iktidar ve iktidara gelmeye yönelik ve genel olarak Marksist teoriye yaklaşımları konusundaki ileri görüşlülüğü ve doğruluğu ile kendini somut olarak kanıtlamış bir "yaklaşım"ın kuramcısı olan Marksist Aybar'ın haklılığını başka bir çerçevede tartışmayı uygun görüyorum. Zira, artık konu bu tartışmaları aşmalı ve tarihi birer veri olarak günümüzün yeniden ve yeni olarak tasarımını sağlamakta kullanılmalıdır.

Çünkü sonuçta "sosyalizm akıl işidir"


B AĞ I M S I Z L I K 

".....Amerikan siyasetine yön veren büyük kapitalistler gurubu, kendilerine dünya pazarlarını serbestçe sömürme imkanlarını verecek bir savaşın neticede masraflarını kurtarıp kar sağlayacağını hesaplamışlardır. Ve yine alem öğrendi ki Amerikalılar dünyanın stratejik noktalarını şimdiden ele geçirmeye çalışıyorlar.....bundan şu netice çıkıyor : Bugün bir vehim uğruna istiklalimize veda ediyoruz; ve yarın başkaları hesabına ölmeyi şimdiden kabulleniyoruz." (1947)


".....Gerçi bazı politikacılarımız ve aydınlarımız arasında bağımsızlığı modası geçmiş boş bir milli gurur sayanların sayısı gün geçtikçe artıyor. Ama çok şükür Türk halkinin ezici çogunlugu hiç de bu fikirde degil. O, milli bagimsizligin, insanca yaşamanin ilk ve temel şarti oldugunu şaşmaz sagduyusu ile kavriyor; iyice biliyor...." (1949)

".....Memleketimizin kaderi avuçtan akan kum gibi elimizden çıkmış. Başkentimiz Ankara'da iki Amerikan heyeti var. Biri memleket savunmasina bakiyor birisi yol işlerimize kadar bütçemizi denetliyor... Mütareke yıllarını sanki yeniden yaşıyoruz. Aynı bazguncu ruh, aynı teslimiyet. Aydınlar, politikacılar halka inanmıyorlar. Evet otuz yıl önceki manzara karşısındayız tekrar bugün. Şu farkla ki; o zaman varlığımıza kastedenlerin düşmanımız olduğu aşikardı. Bugünküler ise dost maskesine bürünmüşler.
Hatta şahislar bile ayni. Mütareke yillarinin bozguncu Amerikan mandacilari işte yine sahnede: Işte Rauf Bey, işte Ahmet Emin Yalman, işte Halide Edip hanim. Yeni ortaklar bulmuşlar kendilerine. 
Ama bir yandan 'Atatürk ideallerinin mirasçısıyız' diye haykırırken, bir yandan da bağımsızlığımızın Amerikan himaye ve hibeleri ile sigortalandığını söyleyen bu yeni mandacılar kendi avazelerinin aksi sedasından başka cevap alamadıklarına bakıp halkı görmez ve duymaz sanıyorlarsa aldanıyorlar." (1950)



".... Biliyorsunuz, dış politika meseleleri bizim memleketimizde dokunulmaz. Tabu olan konulardır. Bu durum milli menfaatlerimiz açısından son derece zararlıdır. Çünkü bir kere dış politikayı iç politikadan ayırmaya imkan yoktur. Dış politikada söz söyleyememek, iç politikada hürriyet yoksun olmak demektir. Bu iki konu birbirinden su geçirmez bölmelerle ayrılmış değildir....Bundan dolayıdır ki, gerçek demokrasilerde dış politika harp içinde dahi tartışılır. (1962)" 

K I B R I S

"...Bize göre Türkiye anlaşmazligin dogrudan taraflari olan Yunanistan, Kibrisli Türk ve rum cemaatlerini ivedilikle bir yuvarlak masa konferansina çagirmalidir. Gerçekten de Kibris buhrani ile dogrudan ilişkili olan taraflar: Türkiye'dir, Yunanistan'dir, Kibrisli Türk ve Rum cemaatleridir. Birleşmiş milletler arabulucusunun da katilacagi bu yuvarlak masa konferansinda Türk ve Rum cemaatlerinin birbirinin hükmü altina girmeden güvenlik içinde yaşamalarini saglayacak bir çözüm şeklinin bulunacagina inanmaktayiz. Bir zamanlar Türkiye'nin savunduğu emperyalizme karşı olma ve dünya barışına hizmet etme ilkelerinden hareket edilecek olursa konferansın başarıyla sonuçlanacağına eminiz.....Ne Yunanistan ne Kıbrıslı Rumlar dünya kamu oyunca desteklenen bir konferansa katılmayı reddedemezler. Aki takdirde barışçı yollara sırt çeviren hasis çıkarlarını bir oldu bitti ile gerçekleştirmek peşinde olan kimseler durumuna düşerler. (1964)"

"...Bizim kanaatimiz şudur : Kıbrıs askeri üslerden temizlenmeli milletlerarası garanti altında tarafsızlaştırılmalı ve her iki cemaatin eşit haklarına dayalı federatif bağımsız bir ülke haline konulmalıdır....(1965)" 


D O Ğ U (KÜRT) S O R U N U

"...Gene biz : " Çeşitli din ve mezheplere, etnik guruplara mensup vatandaşlarimiza farkli muamele yapilmasi dedik mi cüceler basarlar feryadi: 'Kürtleri kişkirtiyorlar, sunni alevi çatişmasini körüklüyorlar' diye. ...Biçare cüceler..bu kavramlari da çürümüşlüklerini örtmek için kullanmaya kalkarlar. 
Milletin bütünlüğü, sosyal gerekçeleri yok saymak ve yok saymak için sindirme politikası gütmekle sağlanamaz. ...Dilinden dolayı, mezhebinden dolayı vatandaşlara farklı muamele yaptınız mı o zaman korktuğunuz akıbetlerle karşılaşılır.. Sindirme politikası akıllı bir iş değildir. Tarihin hiçbir döneminde karlı olmamıştır. Ama 20. Yüzyılın ikinci yarısında felaketlere yol açacağı muhakkaktır. Cüce politikacıları akıllarını başlarına toplamaya davet ederiz. (1967)"

"...Doğunun geri bırakılmışlığının bu sbozuk kapitalist düzenin bir sonucu olduğunu söyledik. Kar peşinde koşan bu düzende kapitalist doğuya yatırım yapmaz; çünkü karlı değildir. Çözüm bu düzenin değişmesi, yani kapitalizmden sosyalizme geçilmesiyle bulunacaktır dedik. Doğumlu emekçiyle batılı emekçilerinin çıkarlarının ortak ve kardeş olduklarını bin defa tekrarladık... (sesimizi kısmak için) seçim kanununu değiştireceklermiş. Bu da kar etmez. Aldığımız oylarla orantılı olarak milletvekili çıkarmamız seçim kanunu ile engellenirse gidişat ağaların, kompradorların, bürokratların lehine mi dönecektir ? Aksine parlamento toplumdaki gerçek durumu yansıtmadığı için çelişkiler, zıtlaşmalar daha da derinleşecektir. (1967)" 


 

 
sayfa başına dön