GENETİK
YAPISI DEĞİŞMİŞ ORGANİZMALAR
BİZİ
NE KADAR İLGİLENDİRİYOR ?
Abdullah
AYSU
Avrupa
Birliği bilimsel araştırmalardan sorumlu Komisyon üyesi
Philippe
Busguin,
Avrupa Birliği'ne üye ülkelerdeki 45 laboratuarın oluşturduğu
ağın çalışmasına 4 Aralık 2002 tarihinde start verdi.
AB
üye ülkelerdeki bu 45 laboratuar, gıda maddeleri içerisindeki
genetik
yapısına
müdahale edilmiş organizmaların (GDO) tespiti ve miktarının
saptanması
için çalışma yaptılar.
Bu laboratuarlarda gıda maddeleri
içindeki
genetik yapısına müdahale edilmiş ürünler (GDO) tespit
edilecek ve
miktarı
saptanacak. Yiyeceklerin içindeki (GDO) oranın yüzde 1' geçmesi
halinde
bu oran etikette belirtilecek.
28
Kasım 2002 tarihinde AB
Tarım Bakanları, Avrupa'da gıda maddelerinin
içindeki
GDO'ları izleme ve etiketleme yolunda siyasi bir karar aldılar.
Yasa
tasarısına göre Avrupa'da GDO' lardan üretilen tüm yiyeceklerde
GDO
oranları
etiketler üzerinde belirtilecek.
Reyhan
Oskay Cumhuriyet Bilim Teknik ekinde bu alanda ki gelişmelerin
bilgilerini
bu şekilde aktarıyor.
Oskay
aynı yazısında; "Biyoteknoloji sanayi, laboratuarların oluşturduğu
ağ
ile
işbirliği içinde çalışacak. Ancak biyoteknoloji şirketlerine
bu konuda
baskı
uygulanmıyor ve bir yükümlülük altına sokulmuyor. Sanayi, genetik
materyalin
tespiti için DNA dizimi ilgili
bilgileri laboratuara sağlayacak.
Laboratuarlarda
halihazırda 450 uzman çalışıyor. Ortalama olarak her bir GDO
testinin
maliyeti 125.000 Euro." Diyor.
Avrupa
Birliği'ne girmek için çabalayan Türkiye'de bu alanda durum
nedir?
Eksikliğimiz
nedir bilemiyorum. İnsanların sağlığını direk ilgilendiren bu
konu
hakkında yönetenlerimiz ne türden çalışmalar ve önlemler alıyorlar,
onlar,
bu konu ile şu anda ne oranda ilgililer doğrusu bilgi sahibi değiliz.
Ama
bildiğimiz iki küçük bilgiyi
sizlerle paylaşarak durumumuz hakkında
ipuçları
verelim.
1-
Gıdaların analizlerinin yapılması için Tarım Bakanlığı
Kontrol Şube
Müdürlüklerine
gönderilen gıda maddelerinin adı geçen kuruluşların gıdaları
sakladıkları
depoların sağlıksızlığı nedeniyle bozulduğunu biliyor,
duyuyoruz.
Laboratuarlarımızın yetersiz olduğu her melanet ortaya çıktığında
-
ihraç ettiğimiz gıdalarda ithal eden ülkelerce kontrolleri
sonrasında
yaşadığımız
olumsuzlukların sonrasında- laboratuarlarımızın, eksik
,yenilenmesi
gerektiği basında yazılır konuşulur, sonrasında ikinci
melanete
kadar
unutulur, geçen süre içinde bir değişiklik yapılmaz.
2-
Et ve Balık Kurumlarının kapatılmasından bu yana kontrolsüz,
denetimsiz
kesimlerin
yapıldığı bunun sonucunda da insan sağlığının risk altında
olduğu
bilinmektedir.
Bu konu da ciddi bir çözümün üretilmediği de bilinen bir
gerçek.
Denetimsizlik sonucu hayvanlardan insanlara geçen öldürücü
etkisi
de
olan bu hastalıklar; BSE adıyla bilinen "Deli Dana Hastalığı",
Şap,
Şarbon,
Carmonella'dır.
Bizimde
durumumuzun özeti ya da fotoğrafın iki karesindeki görüntü bu.
Reyhan
Oskay, Avrupa Birliği'nin BSE'ye karşı savaşını da şöyle
aktarıyor:
"Belçika,
Geel'de bulunan Referans Malzemeleri ve Ölçümleri Enstitüsü
(IRMM),
"Bovine Spongiforme Encephalopathy (BSE) veya bilinen adıyla
"Deli
Dana
Hastalığı" konusunda da çok önemli referans malzemeleri ve
test
yöntemleri
geliştiriyor. Avrupalı tüketiciyi tehdit eden gıda kaynaklı en
önemli
hastalıklardan biri olan BSE üzerindeki çalışmalar 1998 yılında
başladı.
9 ay içinde BSE enfeksiyonunu saptama yolunda çok önemli adımlar
atıldı
ve bu gün de kullanılan testler geliştirildi. Bu gün Avrupa'da
kesimden
sonra tüm sığırların beyinleri bu testlerden geçirilmektedir.
Şu
anda
IRMM yeni testlerin geliştirilmesi için çalışmalarına devam
ediyor. Bu
konuda
da Ispra Sağlık ve Tüketiciyi Koruma Enstitüsü (IHCP) ile işbirliği
yapan
IRMM, bitki kaynaklı hayvan yemleri içinde öğütülmüş kemik
taramasını
yapan
yeni testler geliştirildi."
Avrupa
Birliği, insan sağlığını direk ilgilendiren genetik yapısı
değişmiş
organizmalara
karşı; Avrupa Birliği
Bilimsel Araştırmalar Komisyonu'na
bağlı
Ortak Araştırma Merkezi (Joint Research Center (JRC), JRC'ye bağlı
IHCP
ile işbirliği yapmış, Avrupa Birliği'ne üye ülkelerde bulunan
45
laboratuar
bir ağ oluşturmuş, mücadele etmektedir.
Avrupa
kesimden sonra tüm sığırların beyinlerini testten geçirme aşamasında
bir
kontrole tabii tutarken, bizde de; IMF istedi diye kesimlerin büyük
ölçüde
kontrollünün yapılmasını sağlayan Et ve Balık Kurumu'nu (EBK)
kapattık.
Laboratuarlarımızı da özelleştirmeyi telaffuz ediyor ve hiçbir
teknolojik
yenilemeye gitmiyoruz. Tüketici örgütleri ile işbirliği yapan
AB'in
ilgili kurumlarının aksine, resmi düzeyde tüketici örgütlerine
çok
dostane
yaklaşmıyoruz. Biz;
farklıyız!...
|