Emekçilerin 
Kurtuluşu
Kendi
Eserleri
Olacaktır.

                 K.MARKS

 

'İnce Ayar'

Ergin YILDIZOĞLU
 
Bush yönetiminin benimsediği, ''yeni savunma stratejisi'' yakında değişebilir. Sürdürülebilir olmadığını, bir seri ''ince ayarın'' gerekebileceğini düşündüren belirtiler var. 
Bir temsil sorunu 
İktidara geliş biçimi, kadrolarının oluşumu ve politika yapma stili, Bush yönetiminin, ABD ''establishment'' ini, daha doğru bir deyişle ''iktidar blokunun sözcülerini'' bir bütün olarak arkasına almayı başaramadığını düşündürüyor. Birincisi, Bush yönetiminin kadrolarının, iş çevrelerinin ''belli'' (enerji, silah) bir kesimiyle çok yakın hatta organik bağları var. Burada ''blokun'' içindeki özel çıkarlarla, blokun genel çıkarları arasında bir uyumsuzluk doğması riski var. İkincisi, Bush kadrolarının muhafazakâr partinin köktendinci ve radikal hatta açıkça ırkçı kesimiyle çok yakın hatta organik bağları var. Başsavcı Ashcroft ve geçenlerde istifa etmek zorunda kalan Meclis Grubu Başkanı Lott , partiyle orta sınıf tabanı arasında önemli bir sorun alanı yarattılar. Burada da muhafazakâr partinin geleneksel, yüzü orta sınıflara dönük ''laik, demokratik'' bir muhafazakâr çizgiyi benimsemiş ve parti yönetimini elinde tutan elitle, Bush yönetiminin kadrolarının eğilimleri arasında bir çelişki var. Üçüncüsü, Bush yönetiminin kadrolarının, İsrail'in en muhafazakâr ve militarist kesimiyle yakın, hatta organik bağları var. İktidar blokunun kimi saygın dış politika stratejistleri, (Ortadoğu barışı ve Irak savaşı tartışmalarında dile getirdikleri gibi) bu bağlara karşı olmamakla birlikte, bu bağların ABD'nin genel ve uzun dönemli çıkarlarıyla çelişmeye başladığını düşünüyorlar. 
Muhafazakâr ''establishment'' in bir kesimi giderek sesini yükseltmeye, Bush yönetiminin iç ve dış politika yönelimlerini eleştirmeye başladı. Çünkü bunlara göre Bush yönetiminin politikaları, ülke içinde ve uluslararası alanda, bu ''blok'' için bir meşruiyet sorunu yaratıyor. 
'Gönülsüz' imparatorluk 
ABD'de de muhafazakâr elit arasında yeni savunma stratejisinin şu üç bileşeni, özellikle tartışılıyor: ''Tek başına davranma'' , ''rejim değişikliği'' , ''önleyici vuruş/savaş stratejisi'' . Bu üç bileşen, tam anlamıyla bir ''imparatorluk stratejisi'' olarak algılanıyor ve ((((((tartışmanın geçen haftalarda yayımlanan üç ilginç örneği: Michale Ignatieff denemesi, ''The Burden'' , New York Times, 5 Ocak; William Nordahous 'un araştırması, ''Iraq: The Economic Consequences of War'' (Savaşın ekonomik sonuçları), The New York Review of Books, 5 Aralık ve Prof. David C. Hendrikson 'un çalışması, ''Toward Universal Empire: There Dangerous Quest for Absolute Security'' (Evrensel İmparatorluğa Doğru: Mutlak Güvenlik Kurmaya Yönelik Tehlikeli Bir Arayış), World Policy Journal, Cilt XIX, No: 3, 2002 Sonbahar)))))) ve kaygılar, şu üç noktada yoğunlaşıyor: Birincisi, ABD bu projenin yükünü çekebilir mi? Roma İmparatorluğu taşınamayacak boyutlara ulaştıktan sonra çökmedi mi? ''Dünyanın bu en özgürlükçü cumhuriyetini'' bir imparatorluğa çevirmek gerekli mi? İkincisi: Ya ABD, bu imparatorluk projesini izlerken, müttefiklerinden koparak yalnızlaşmaya başlarsa? Daha da kötüsü, ya ABD dış politikası müttefiklerini bloklaşmaya, kendi hegemonik girişimlerini güçlendirmeye teşvik ederse? Bu üç bileşeni, böyle ortalıkta tehdit edici biçimde deklare etmek, ABD liderliğinin uluslararası meşruiyetini yıkmaz mı? Üçüncüsü: Ya bu imparatorluk projesinin ekonomik ve güvenlik boyutunun ülke içindeki yansımaları, gelir dağılımı, bireysel özgürlükler, anaysal haklar üzerindeki bozucu ve daraltıcı etkileri ''iktidar bloku'' ile orta sınıflar, ABD ile dünya arasındaki ekonomik ve ideolojik bağları koparır, içeride ve dışarıda meşruiyetini aşındırmaya başlarsa? 
Bir maliyet tartışması 
ABD muhafazakâr kesiminin en tecrübeli ve denenmiş düşünürlerinin, Bush yönetimine yönelik uyarılarını (müttefiklere önem vermek, Ortadoğu'da daha tarafsız bir yaklaşım benimsemek gerekir vb.) uyarılarını daha önce aktarmıştım. Yinelemek istemiyorum ancak, Avrupa Birliği Dış Polika Şefi, eski NATO Genel Sekreteri, Javier Solana '§ nın ABD'yle Avrupa arasındaki görüş ayrılıklarını irdelerken, adeta bıyık altından gülerek söylediği ve bu uyarıları haklı çıkaran sözlerini aktarmak istiyorum: ''Çok da kötümser değilim? Bunlar, (Bush savunma stratejisi - E.Y.) Avrupa Birliği'ni dünya politikasında daha etkin bir aktör olmaya itebilir. Böyle (ABD'yi dengelemek -E.Y.) bir sorumluluğumuz var.'' ( Financial Times, 8/01). 
50 mi yoksa 140 milyar dolar mı? 
Irak konusundaysa en çok kaygı veren noktalardan biri, William Nordhous 'un ayrıntılı analizinde gösterdiği gibi de Bush hükümetinin, savaşın ilk andaki ve uzun dönemdeki maliyetleri ve süresi üzerine belirsizliği ortadan kaldıracak bir çalışmayı bugüne kadar ortaya koyamamış olması. Savaşın ilk andaki maliyeti, 50 milyar dolar da olabilir 140 milyar dolar da. Savaştan sonra yeniden inşa süreci iki sene de sürebilir 10 yıl da. O zaman da maliyetler milyar dolardan trilyon dolarlara doğru artmaya başlar. Bu da savaşın salt Irak'la sınırlı kalması halinde ( Nordhous ). Ya ABD, operasyon alanını genişletmeye başlarsa? 
Bu maliyetleri Irak petrolüyle karşılama hesaplarının gerçekçi olmadığını gösteren çalışmaları daha önce aktarmıştık. Geriye, yükü ABD ekonomisinin ve halkının çekmesi seçeneği kalıyor. Ancak ABD ekonomisi, bugün 1950'ler ve 1990'lardaki gibi bir üretici ya da mali ''yükseliş'' yaşamıyor . Aksine bir önceki ''yükselişin'' şimdi arkasında bıraktığı aşırılıkları temizlemekle boğuşuyor. 
Geçenlerde, Martin Wolf 'un, doların geleceğini tartışan yorumunda çok çarpıcı bir biçimde sergilediği gibi, bütçe ve cari dengelerdeki açıklar hızla büyüyor, büyümeye de devam edecekler, ''Süper güç, borç para ve borç zamanla yaşıyor. Bu süreç sonsuza kadar devam edemez. Nasıl ve ne zaman sona ereceği konusu ise rahatsız edici bir belirsizlik içinde kalmaya devam ediyor'' ( Financial Times 07/01, abç ). 
Bush yönetiminin, ekonomiyi canlandırarak yükü çekilebilir hale getirmek için uygulamaya koyduğu politikalar da tepki çekiyor. Hem liberal yazar Prof. Klugman 'ın The New York Times 'taki köşesinde hem de muhafazakâr Weekly Standart dergisinde editörlerden Christopher Caldwell 'in Financial Times 'taki bir yazısında bu canlandırma paketinin, orta sınıfın hiçbir işine yaramayacağını, ufak bir azınlığa büyük servet transferi yaptığını vurguladılar. Caldwell 'e göre ''orta sınıf yalnızca üst sınıftan daha az bir pay almakla kalmıyor, elindekini de kaybediyor'' ve bu ''muhafazakâr prensiplere uymayan bir politika'' . 
Özetle, Bush hükümetinin bugünkü politikalarında, en azından ''acı ilacın üzerini şekerle kaplamayı'' amaçlayan bir ''ince ayarın'' yapılacağını düşünüyorum. Ama daha daha güvenlikli bir ortamın oluşmasını da beklemiyorum. Aksine, ''ince ayar'' diğer ülkelerin manevra alanlarını genişleterek ABD'nin etkisini kırmaya yönelik girişimleri güçlendirerek siyasi belirsizlikleri daha da arttırabilir. 


 
sayfa başına dön