|
|
Apaçık
Kabadayılık
Erol TOY
Türkçe, bir terim dildir.
Hem pek geniş ve hem de pek derindir.
Her sözcük, kaç bin deneyin tanım ve anlamını taşır, bilinmez.
Bu yüzden, bazen yanlış kullanılır. Çoğun yanlış anlaşılır.
Örneği taze ve yalansız.
Genelkurmay, basın yayınımızın güzide evlâtlarıyla dünya medyasının Ankara temsilcilerine bir yeniyıl kokteyli düzenlemiş.
Birkaçı dışında, hepsi "grand tuvalet" 256 kişi çağrıya koşmuş.
Kokteylin sunuşu ilkkez Genelkurmay Başkanımız Org. Sayın Hilmi Özkök tarafından yapılmış.
Ve Aynı saatlerde Diyarbakır'da... Ertesi sabah Malatya'da üç uçak düşüp yaklaşık 80 kişi ölmese... İçte irticâ, dışta savaş tehlikesine ilişkin gündeme bomba düşürecek, çok doğru, pek güzel sözler etmiş.
Ağzına diline sağlık !..
Ordumuzun ceberrut sıkıyönetim bildirilerinden, sorgulanabilir, yargılanabilir bilgilendirme toplantılarına geçmesi umut verici.
Asker milletin alıştığı emr-i-komutayı... Katılımcı demokrasinin açıklamalı ricasına dönüştürmek kolay değil.
Hariçten gazel okuyanla, okutturulmayanlar da içinde herkesin ödevi, bu sürece katkıda bulunmak.
Doğruları övecek güzide arkadaşımız çok.
Ben yine şeytanın avukatlığını üstleneyim.
Sayın komutan o sunuşta ;
" Türkiye saygın bir devlettir. Kimse onu bir bölge kabadayısı gibi göstermemelidir, " buyurmuşlar.
Söz o andan, "apaçık'ın yayın yönetmenine sunuluşuna, kaç yerde, kaç kez yayınlandı. Yalanlama da düzeltme de gelmedi.
Eğer söylem, okunduğu gibiyse, itirazım var.
Görülmese gösterilmese de, mızrak çuvala sığmaz.
Çünkü Türkiye, bal gibi, bölgesinin kabadayısıdır.
Ve kabadayılık sayın komutanın sandığı gibi, kötü değildir.
Açın sözlüğü, kabadayı nasıl doğru tanımlanıyor, bakın.
"1 - Korkusuz... İyi dövüşen... Kendine özgü namus kurallarının dışına çıkmayan kimse.
2 - Babayiğit, koçak.
3 - Birşeyin en iyisi... Başta geleni... "
Üçinde de zerre kadar olumsuzluk var mı ?
Buna bir de halkın her çözümsüz sorunda aradığı, "dayı"nın, o sonsuz, diyetsiz destek uğruna dövüşme kabalığını ekleyin.
Mahalle ya da bölgenin işlevli ama ücretsiz koruma ve kollama ödevlisinden gayrı anlamı yükler ya da çıkarabilir misiniz ?
Anlaşılan sayın komutan, yalnız bilgi ve birikim değil... Kendi dilinin de yoksulu yoz özentilerin pek yaygınlaştırdığı tanım ve anlam saptırmalarının etkisinde kalmış.
Ve o güzelim terimi, kabadayının, lumpen karşılığı kullandığı külhanbeyliği ile karıştırmış.
Oysa külhânî, kaba ya da ince herhangi bir dayıya dayanarak... Çoğun ondan habersiz, onun adına cart-curt eden sefil bir yaratıktır.
Hoş ya da horgörüldüğü her kepazeliğe bulaşmakta duraksamaz
Ve sonunda ya dayı ardından çekilir.Ya her sefil gibi kendinden beterine çatar. Argonun enfes tanımıyla, madara olur... İşi biter.
Oysa kabadayı, sözlüğün saltık anlamında bile koyduğu namus kuralları işledikçe, saygınlığını... Açığı efsanesini sürdürür.
Bilgi, birikim, bilinç ve gönlümdeki Türkiye,bu tür kabadayıdır.
Bu nedenle de bölgesindeki her gelişme, olumluysa alkışı... Olumsuzsa kargışı mutlaka hesabın en başına yazılması şart, ülkedir.
Sözüm, Genelkurmay Başkanı Org. Sayın Hilmi Özkök'e ;
"Lûgatın galatına" sığınıp Kıbrıs'taki konumdan... Irak'taki fiili duruma Türkiye'nin tavrını külhânîlik sayıyor... Sevâbı kendimize, günâhı başkalarına yüklemek istiyorlarsa, yolları açık olsun.
Ama ömrü uzun, öğrenimi derin emekçi halk, hem kabadayılığı. Hem bölgesindeki her oluşumun, onu birebir ilgilendirdiğini iyi bilir.
Çünkü orası belki varlık alanı değil... Ama, yaşam alanıdır.
Bu yüzden kötüsü geldiğinde, istese de istemese de bulaşır.
Tıpkı, motor icadedildiğinden beri petrol kavgasının her türüne bulaştığı... Ve AB'nin Kıbrıs... Anglo-Amerikanın Irak dayatmasıyla karşılaştırıldığı gibi.
Başına bazen külhânîler, bazen ödlekler... Zaman zaman tavşan pisliğini hüner sayanların tünediği unutulmaz.
Çünkü ya Dimyata pirince giderken, evdeki bulgurdan olmuş... Ya gözbağcıya soyulmuş... Ya verdikçe daha, daha avazelerinde, yurt ve onurunu yitirme zilletiyle karşılaşmıştır.
Ve her kezinde ister istemez silkinip dikilmiş. Gerçek kabadayı gibi, parasız pulsuz, heybesiz çulsuz, tüfeksiz topsuz... Salt hakkına ve kendine güvenin o dayanılmaz, direnilmez şamarını patlatmış. Hem kendinin, hem dünyanın tüm külhânîlerini tutuşmuş çıra benzeri hamamlarının külhanına tıkıvermiştir.
Dört koldan bastıran karabasan gösteriyor ki, Türkiye yine ve yeniden öyle bir süreçle burun buruna gelmiştir.
Külhânîler racona uyarsa, ne güzel !..
Uymazsa !?
Kötüsü geldi demektir.
Genelkurmay... Hükümet... Ya da Devlet başındakiler o zaman da ülkenin bu gizil kabadayılığını ödleklik, kurnazlık ya da kişisel çıkarlarına feda ederse, halkı külhânî sefilliğine katlanacaktır.
Yok racon bozulduğu... Yâni gücü... Teknolojisi... Parası ne olur olsun, Birleşmiş Milletler kararı dışında davranana ;
"Hizaya gel !.."
Diyebilirlerse, 80 yıldır tüketemediği efsanesini tazeleyecektir.
Kıyamet alâmeti belirdi.
Yüreği yetmeyen, şimdiden sıvışsa iyi olur.
|
|
|