Emekçilerin 
Kurtuluşu
Kendi
Eserleri
Olacaktır.

                 K.MARKS

 
 

Sanıkların İktidarı

Dr. Ergun GÖKNEL

  Ülkemiz sınırları içerisinde herhangi bir kişiye sorduğunuzda, kesinlikle yolsuzluklara karşıdır. Son milletvekili seçimlerinden önce, kamuoyu büyük çoğunlukla yolsuzluklara engel olacak yasaların yürürlüğe konmasını istiyordu. Milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması veya en azından sınırlandırılması için gerekli Anayasa değişikliğinin yapılması, gerek bugünkü iktidar partisi AKP ve gerekse bugünkü ana muhalefet partisi CHP genel başkanları tarafından  defalarca konu edildi. Birlikte yaptıkları televizyon söyleşilerinde üzerinde anlaştıkları konulardan birisi de buydu.

 Seçimler yapıldı, sonuç alındı. AKP neredeyse anayasayı değiştirebilecek bir çoğunlukla iktidara geldi. CHP de meclise giren ikinci parti olarak ana muhalefet oldu.

 Siyasetçi-bürokrat-iş adamı üçgeninin yolsuzluk ve usulsüzlüklerde temel üç unsur olduğu konusunda kimsenin şüphesi yok. Son on yılın yargıya getirilmiş veya söylenti şeklinde yayılmış yolsuzluk konuları da bu bilgiyi doğruluyor.

 Önce dokunulmazlık konusu ertelendi, daha doğrusu gündemden çıkarıldı. İktidar partisinin bu kararına muhalefetin doğru dürüst bir tepkisi olduğu söylenemez. Sonra yolsuzluklara ve kayıt dışı ekonomiye set çekecek en önemli unsulardan bir tanesi olan mali milat yasası değiştirildi. Bu olgu yürürlükten kaldırıldı. Şimdi de ihale kanunun değiştirilerek veya ertelenerek iktidar yandaşlarına olanaklar tanınmaya çalışılıyor. Belediyeler ve BİT'ler (Belediye İktisadi Teşekkülleri) ihale yasası dışına çıkarılarak, bu alanda istedikleri gibi hareket etme olanağı tanınıyor.

 Bugünkü TBMM oluşumu içerisinde bütün bu eylemleri olağan saymak gerekir.

 Seçmenimiz sanıkları seçerek iktidara getirmiştir. Getirmeye de devam etmektedir.

 Durumu bir defa daha gözden geçirelim: Bakanlar kurulunda hakkında soruşturma ve yargı işlemleri yürütülen dört bakan vardır. İktidar partisi AKP'nin genel başkanı yargılandığı davalarda yargıçlara üçer üçer ifade vermektedir. Ülkeye rahat hizmet edebilmesi için de duruşmalardan vareste tutulmaktadır.

 İhale yasasının tartışıldığı TBMM Bayındırlık komisyonu üyelerinden iki tanesi İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde çalıştıkları dönemdeki olaylardan dolayı "ihaleye fesat karıştırma" suçundan sanık olarak yargılanmaktadırlar.

 Haklarında davalar açılmış ve sanık olarak yargı önüne çıkan pek çok kişi  devletin çeşitli kademelerine yapılan yeni atamalarla ağırlıklı olarak akçeli işlerin bulunduğu görevlere getirilmektedir.

 AKP genel başkanı seçim öncesi ve hemen sonrası yaptığı konuşmalarda ülkeyi İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni yönettiği gibi yöneteceğini söylemiştir. Şimdi de söylediklerini aynen yerine getirmektedir.

 Seçimlerden önce basında dile getirilen ve Rahmi Koç tarafından da açıkça ifade edilen bir milyar dolar tutarındaki seçim harcamaları fonu ne AKP tarafından ne de AKP genel başkanı tarafından yalanlanmıştır. Varlığı iddia edilen bu fon gerçekten varsa, kaynağı da belirlenememiştir.

 Gelelim muhalefete: DYP'nin genel başkanlığına yeni seçilen Mehmet Ağar konusunda Susurluk olayı ile ilgili olarak ileri sürülen iddialar, dokunulmazlık zırhı dolayısıyla incelenememektedir. Aynı olayın zanlılarından Bucak ise milletvekili seçilememiştir. Seçimler yapıldığından beri iki ay geçmiştir. Bu kişi hakkında da yargının bir çalışması kamuoyuna aksetmemiştir.

 Seçimlerde hiç umulmayan bir sonuç alan Genç Parti ise, uluslar arası ticaret alanında yargı ile tanışmış olan Cem Uzandır. Genel olarak bilinen bu gerçek partisinin yüzde yedinin üzerinde oy almasını engellememiştir.

 Halkımız yolsuzluklara engel olunmasını istemekte fakat yolsuzluklara karıştığı iddia edilen kişileri ülke yönetimine getirebilecek, onların iktidar olmasını sağlayacak veya muhalefet olarak meclise girebilecek oyu esirgememektedir.  Bu çelişkiyi akla yakın bir şekilde gerekçelendirmek oldukça zordur. Gene de çok duyduğumuz bir tek cümle ile bu çelişki belki de çözülebilir. "Adam çalıyor ama, doğrusu çok iş yapıyor." İşte çelişkinin sırrı bu cümle içerisinde saklı. Tek tek kişilerin çıkarına hizmet edildiği, onların yaşamı bir nebze iyileştirilebildiği anda yolsuzluk yapmak serbesttir.

 Bu satırları yazarken hemen akla gelecek olan bir temel ilkeyi unuttuğumuz sanılmasın. Her sanık, işlediği iddia edilen suç kanıtlanıncaya kadar masumdur. Ancak, ileri sürülen iddialarla sanık olarak yargılanan kişilerin siyaseten değil, yargı önünde aklanmaları gerekir. Burada yargının kesin bağımsız olması gerektiğini tekrar tekrar belirtmekte fayda var. Aksi halde, son on yılda görülen pişkince davranışlar, "ben yaptım oldu" düşüncesinin egemen olduğu hareketler sosyal hayatımızdaki çürümeyi hızlandırır.

 Halkın vergileri ile kurtarılan banka patronları, ulufe olarak dağıtılan devlet ihaleleri, ilerideki siyasi hayat için oluşturulan belediye fonları daha çok görülür. Bu sistem, bu yöntemler çocuklarımıza miras kalır ve daha da gelişir.

 Sonuç giderek artan yoksulluktur. Giderek kısıtlanan demokratik haklardır.

 

 

 

 

 
sayfa başına dön