Emekçilerin 
Kurtuluşu
Kendi
Eserleri
Olacaktır.

                 K.MARKS

 


Sevgili Barış Girişimcisi Arkadaşlar

Oya BAYDAR


Bir süredir, özel uğraşlarım ve tasalarım nedeniyle sesim sedam çıkmıyordu. Bu arada, neredeyse üç haftadır elektronik posta bağlantım da koptuğu/çöktüğü için Barış Girişimi grubunda olup bitenleri de yakından izleyemedim. Ancak, son günlerde çevremdeki konuşmalar ve duyumlardan, son derece kritik ve güç bir dönemin eşiğinde, çok ciddi ve en azından Barış Girişimcileri açısından ilkesel nitelikteki bazı konularda gereksiz bir tartışmanın başlatılmaya çalışıldığı izlenimi edindim. 
Anlayabildiğim kadarıyla, Irak'a ABD saldırısına karşı çıkmanın, yani barışı savunmanın Saddam'ı desteklemek anlamına geldiği, bunun da Kürt halkının varlığına ve bağımsızlığına bir tehdit oluşturduğu görüşünde olanlar var. Bu bağlamda, Türk ordusunun Irak'a girmesine karşı çıkmadıklarını varsaydıkları(?) Barış Girişimcilerini bölgedeki Kürt halkına yönelik baskılarda işbirlikçi olarak gördüklerini, bana aktarılan iki e- postadan anlayabildiğim kadarıyla, oldukça saldırgan biçimde dile getiriyorlar. 
Barış Girişimi'nin oluşma sürecini baştan sona yaşamış; Girişim'in amaç, hedef ve ilkelerini belirleyen bildirgenin hazırlanmasına katkıda bulunmuş, işlerin planlanması ve uygulamasında elinden geldiği kadar çalışmış bir arkadaşınız olarak, açılmaya çalışılan tartışmada Barış Girişimi'nin taraf veya hedef olamayacağını düşünüyorum. Yine aynı nedenle, izninizle, bizlerin barış konusuna nasıl baktığımızı da hatırlatmak istiyorum. 
11 Eylül sonrasında oluşan Girişim'in ilkelerini açıklayan bildirgede Barış Girişimi'nin temel ilkesi "Gücün terörüne de, terörün gücüne de teslim olmayı reddediyoruz" biçiminde konulmuş ve şu nokta çok açık ve seçik dile getirilmişti: "Barışı, herhangi bir siyasal, stratejik, ekonomik, ulusal, ideolojik çıkar hesabıyla, bir araç olarak değil, başlı başına bir amaç olarak savunuyoruz." 
Eğer, Barış Girişimi konusunda ben yanılmıyorsam, bizim başka siyasal-ideolojik örgüt ve hareketlerin şiddete, savaşa, barışa bakışlarından farklılaştığımız nokta, tam da budur. "Bana yarayan savaş", "Benim amacıma hizmet eden şiddet" iyidir düşüncesi bana/bize yabancıdır. Barış Girişimcileri, savaşa, şiddete, militarizme koşulsuz, ama'sız karşı olduklarını her zaman dile getirmiş ve yaptıkları her işte bu ilke çerçevesinde davranmışlar; ve belki de hatırlarsınız, "gerçekçi olmak gerek" diyen reel politikerler tarafından "avanak barışçı", "barışperest" gibi alaycı ve küçümseyici sıfatlarla adlandırılmışlardır. Bunda şaşılacak hiçbir yan görmediğim gibi, kendi adıma gocunacak bir şey de görmüyorum. İçinde doğup büyüdüğümüz, gerek sağda gerekse soldaki ideolojilere de maalesef egemen olan şiddet, çatışma ve militarizm kültürü, çeşitli çıkarlarla birleşince, Barış Girişimcilerinin savunmaya çalıştıkları: insani ve ahlaki yönü ağır basan, çatışma kültürünün yerine barış ve uzlaşma kültürünü koymayı amaçlayan barıÖZETLE, bir Barış Girişimcisi olarak söylemek istediğim: Benim bildiğim Barış Girişimi, ABD ve yandaşlarının tüm saldırılarına, bu sırada acil konu olarak Irak'a saldırıya ve bu saldırının hangi çapta olursa olsun tüm hazırlıklarına karşı olduğu gibi, Türkiye'nin savaşa katılmasına ve tabii ki ordunun Irak'a girmesine ve bölge halklarına karşı şiddet kullanmasına da aynı biçimde ve güçte karşıdır. "Savaşa, şiddete, militarizme, ama'sız, koşulsuz karşıyız" diyen bir hareket başka nasıl olabilir ki! 
Böyle düşündüğüm için, "Barış Girişimi'ni bu türden tartışmalar içine çekmeyelim, biz kendi bakış ve ilkelerimiz doğrultusunda bugüne kadar yaptığımız gibi tüm savaşçı, çatışmacı eğilim ve adımlara karşı çıkmayı gücümüz oranında sürdürelim. Bizleri yeterince "politik", "gerçekçi" ve "devrimci !" bulmayanlar vardır kuşkusuz; bu onların görüşü ve değerlendirmesidir" diyorum. 
Bırakalım, gerçekçi politikaları, kısa vadeli çıkarlar uğruna insanların kanları, canları, yaşamları ve acıları üzerinden pazarlık yapanlar sürdürsün. Bizler, ABD'nin yeni imparatorluğunun milyonlarca insanın kanı ve canı bahasına, kültürün, tarihin ve doğanın tahribi bahasına kurulmasına, dünyanın ateşe verilmesine karşı çıkmaya çalışan "aptal barışçılar" olmanın onurunu taşıyalım yeter. Şu günlerde, dünyanın dört bir yanında "savaşa Hayır" diye ayaklanan milyonlar da bizim gibi "aptal barışçı". Ne güzel, yalnız değiliz. 


 

 
sayfa başına dön