|
|
MUSUL
Alev
ATEŞ
Bugünlerde herkes savaşa karşi. Savaşin ne kadar kötü bir şey oydugunu söyleyerek ekliyorlar ; " ama istiyorsan sulhu savaşa hazir ol". Yani durmadan silahlan, silah tekellerinden tank top tüfek al. Bunlar laikler. Bir de dinciler var kerameti kendinden menkul olmayip oy verenlerin yarisinin oyunu alan. Onlar da peygamber efendimiz diye giriyorlar söze ve yukaridakinin benzeri bir hadisle bitiriyorlar. Yani; " Savaş kötüdür ama durmadan silahlanarak ve savaşarak ancak savaşa ancak engel olursun." Bir başka kesim, cumhuriyete numara konduranlar; Ovaköy
(Ortaköy) üzerinden Bagdat'a giden yolun ne kadar kisa oldugunu ve Türkmenleri de böylece kurtaracagimizi anlatiyorlar her yerde. 'Bir koyup üç olmak' iyice müstehcenleştiginden, yeni sistem pornografik TV açik oturum programlari ile orta yerlerde salinip duruyorlar. Emekli generaller ise birinci ve ikinci gruplarin
"bilirkişiligini" yapmakta. Hepsinin birleştigi tek nokta yalniz savaşa karşiyiz diye söze başlayan savaş kişkirticilari
olmalari. Üstelik aldigimiz yabanci ianelere tam da dilenci mantigi ile yeni kazanç dilimleri eklemek istiyoruz. Ama biz onurlu bir milletiz. Aldigimiz parayi sonuna kadar hak etmek için eskiden beri elimizden geleni yapmişizdir. Iyilik yap denize at. ABD / Avrupali bilmezse halik bilir ya dost....
ll.
Daha düne kadar "35 milyon metrekare Türk toprağı işgal altındadır bunu kurtaralım diye bağırarak ABD 'li denizcileri Dolmabahçe'den suya dökenler" bırakın işgal altındakileri kurtarmayı bizzat sizler tam silahlı ABD askerlerinin topraklarımızda konuşlanmasını tartışıyorsunuz. Gelsinler mi gelmesinler mi diye ?
Yenilmişligin başka adi var mi ?
Ama gene de "İnadına" mı kendine çeki düzen vermemek ?
lll.
Böyle günlerin en önemli söylemi ; "Dünya savaşinda bizi arkadan hançerleyen Araplar" söylemidir. Düşünün 400 yil işgal ettiginiz topraklarda varliginizi kabul ettirememesini "alicenaplik" ve "Araplarin hainligi" ile açiklayan Osmanli'nin En büyük paşalarindan Cemal Paşa, bir gecede onlarca Arap ve Kürt liderini asmiş gene de bu topraklari denetim altina bile alamayip Ingilizlere teslim etmiştir. Araplarla işbirligi yaparak Osmanli'ya başkaldiran Kürt lideri Amca Barzani' de Cemal Paşa'nin astiklari arasindadir.
Fakat daha da derinleştirmek isterseniz Ulu hakan Abdülhamit'in yikilmasi için arap milliyetçiliginin Jöntürkler ve elbette ittihatçilar tarafindan kişkirtildigini da yazan tarihçilerimiz Mithat Paşa'nin vatan hainligine varacak derekede bir Arap milliyetçiligi kişkirticisi oldugunu belirtmektedirler. Islamcilara göre eger diş mihraklarin kişkirtmasi olmasa Araplar, Kürtler, Türkler gül gibi geçinip gidiyordu ve hiçbir şekilde bir milliyetçilik akimi yoktu. Bunu bozan Ingilizlerle adeta bir ittifak kurmuş gibi davranan Ittihatçilar olmuştu. (K.Öke-Abdülhamit...)
Kısaca göstermeye çalıştığım gibi Yavuz' un gene Türk asıllı Memlüklüleri kılıçtan geçirerek tüm Arabistan' ı Mısır' ı Osmanlı' ya kattığından beri, telinin düzen tutmadığı bir bölgedir burası. Batın önce kutsal ve vaadedilmiş toprak olarak gördüğü hemen ardından da dünyanın en büyük petrol bölgesi olduğunu keşfetmesi, doğu yolları vs..vs... gibi herkesin artık iyice bildiği nedenlerle Osmanlı için bir bataklık olmuştur bu bölge. Batı için de en büyük cazibe merkezi. Nitekim l. Dünya savaşı bunun somut göstergesi olmuş yeni Türkiye Cumhuriyeti en çok bu bölgenin durumundan çekmiştir. Misakı Millinin binici maddesi ile anlatılmak istenen sınırlar içine Osmanlı Meclisi Mebusanı,
Batum. Musul gibi petrol bölgelerini de "zımni" olarak almıştır. Nitekim daha 24. 4. 1920 günlü gizli celsede Mustafa Kemal uzun bir konuşma ile genel durumu anlatırken
(Nutuk'ta da bu konuşmanın önemine dikkat çeker C.2) şöyle diyor:
MUSTAFA KEMAL PAŞA HAZRETLERI (Ankara)- Efendim mufassal maruzatım meyanında mesaimize saha olan mıntıkanın hududunu işaret etmiştim. O hudut hududu milliyemizdir...bu hududu milli ile muayyen vatanımızın tamamiyetini masun bulundurmaktan ibarettir. Turanizm politikasını kendi arzumuzla takip etmek istemedik...... bütün cihan ve hıristıyan siyasetinin en şedit hırslarla ehlisalip muharebesi yapmasına karşı...müracaat ettiğimiz memba alemi islamiyet olmuştur...Kafkasya, Garbi Trakya milleti islamiye...bunlarin hepsi ile münasabata girişmiş bulunuyoruz.... Suriye halki, Irak halki yani Arabistan, 1914 tarihinden evvel ayni hudut dahilinde bulundugumuz zamanlarda cümlemizce malumdur; Devleti Osmaniyenin bir uzvu bir rüknü olmaktan fevkalade müşteki idiler ve mustakil olmak gayesini takip ediyorlardi. Buna karşi çaliştilar fakat neticeyi istihsal edebilmek için kendi kuvvetlerinin yetmedigini görünce maateessüf hepimizi birden imha etmek isteyen düşmanla teşriki mesai ettiler...Ingilizler ve Fransizlarin eteklerine
sarildilar...
Konuşmasinin devaminda aradan geçen zaman içinde bu bölge Araplarının durumu görenlerinin kendilerine yeniden birlikte olmayı teklif ettiğini söyleyen Mustafa Kemal şu yanıtı verdiğini söyler meclise ;
"..dedik ki artık hududu milliyemiz dahilinde bulunan (insan kaynaklarını ve onların çıkarlarını) menabii insaniyeyi ve menafii umumiyeyi hududumuz haricinde israf etmek istemeyiz....(kendi bağımsızlığınızı kazanırsanız ) bizimle itilaf veya ittifakın fevkinde bir şekil ki federatif veya konfederatif denilen şekillerden birisi ile irtibat peydah edebiliriz...."
Görüldüğü gibi daha meclisin açılışdan çok önce "kendi kafasında" milli sınırlarını çizmiştir M.Kemal ve "savaş" arkadaşları. Ki onlar Cemal Paşa'nın ardında yenilmiş komutanlar olarak Arabistan'ı terk eden Osmanlı subaylarıdır. Deneyimlidirler yani.
"...Irak'a gelince; ...biz kendileri ile temas aramadan evvel onlar bizimle temas aradı ve alelitlak eskesi gibi Osmanlı memleketinin cüz'ü olmayı kabul ettiler...onlara da Suriye'lilere söylediğimizi söyledik...kendi mevcudiyetinizle bir devlet olunuz ondan sonra birleşmemize bir mani kalmaz ve Musul'da Bağdat'ta ve bir çok yerde..."
Kafasında bu ulusal hudutlar gerçekçi bir biçimde çizilmiştir kanımca. Zira ne Urfa, ne Antep ne Diyarbakır'da ne de Kars, Ardahan yörelerinde Sovyetlerin önerdiği referandum taleplerini kabul etmiyor ancak gerek Musul, gerek Kerkük gerekse Batum'da referandum yapılabileceğini kabul ediyor.
lV.
Şimdi bir koyarak üç alma meraklilari, Pentagon adina düşünceler uçuşturan parali asker gazeteciler, reel politikanin tek geçerli yol oldugunu ve böyle davranmanin büyük bir zeka istedigini savunan taşra politikacisi eşraf kilikli emekli büyükelçiler, silah tüccari spor kulübü başkanlarinin etekleri dibinde dolaşan emekli generaller... (amma da çokmuşlar).... ve daha bir çok kişi buna karşi çikacaktir. Ve Lozan'da masadaki haritada oldugunu ileri süreceklerdir. Bu elbette dogru. Ama bizim söyledigimiz ne Musul ne Kerkük Mustafa kemal ve silah arkadaşlari için "ilk
kurtarilacak" statüsünde olmamiştir. Nitekim Lozan görüşmelerini meclise anlatan Ismet Paşa : "... bilhassa şark hududunda Musul vilayeti meselesi
vardi. ...Ingiliz işgali altinda bulunuyor....Hususi mülakatimizda alakadar olan Ingiliz mümessili ile görüştügümüzde bunu aramizda bir çözüme vardiralim dedi. Kabul ettim...sonra bu meselede birbirimizi ikna etme ihtimali olmadi..." diyerek sonuçta görüşmelerin (Musul için) ertelendigini ve ileride yeniden görüşüp cemiyeti Akvama kadar gidilebilecegini imza altina aldiklarini söylüyor. Tek çözüm budur.
Meclisin en acar gericilerinden Erzurum mebusu Mustafa durak liderliğinde bir kıyamet kopuyor. "MUSTAFA DURAK (ERZURUM) - ...Musul'un bir sene sonraya taliki demek arkadaşlar, türkçede bir darbi mesel vardir, sona kalan dona kalir. Musul'u gaip etmek demektir. Musul'u kayip ettikten sonra senin şarkta yerin kalmamiş demektir..." (nasıl, aynen yukarıda niteliklerini saydığım adamların köklerinin nerelere uzandığını anlatabilmiş miyim? a.a) diye uzunca konuşunca ve oldukça da destek görüp, Lozan heyeti (elbette onlarin üstünden
M.Kemal) yerlere vurulmaya çalişiliyor. Rauf bey zaten bu görüşmeler nedeniyle karşi oldugu Ismet Paşa ve M.Kemal ikilisinin kararlarini çok da içten gögüslemiyor. (Nutuk c.2)
V.
Tutanaklarda bu görüşmelerin kayitlari bol bol (gürültüler) denilerek kesiliyor. Belli ki çok gerilimli bir hava hakim 27.2.1923 tarihli gizli oturumunda. M.Kemal duruma müdahale ederek son noktayı gene kendisi koymak zorunda kalıyor :
(Bazı sözcükler günümüz Türkçesi ile değiştirildi)
"MUSTAFA KEMAL PAŞA (Ankara) - .......Arkadaşlar mevzubahis olunan mesele cidden mühim ve naziktir. Bu meseleyi asabiyetle görüşmek gayri caizdir. Onun için bütün arkadaşlarimi sukuta davet etmek cüretinde
bulunacagim. ...Hepinizin bildigi gibi milli gayemizi gerçekleştirebilmek için bir çok yollara başvurulmuştur son üç dört sene içinde. Fakat hiç birinden sonuç alinamamiştir. ...Millet ve milletin öz evladi ordu sonunda bu sonuca ulaşti.
.....Bugün burada yapacağımız şey bir projenin ayrıntılarını görüşmek değil, müzakereci heyetin tek başına karar veremeyeceği bir iki noktayı karar vermektir. Karar verdikten sonra bu konuların teferruatı üzerinde heyetinizi işgal etmeye gerek yoktur. ...O karar da arazi meselesinden (sınırlar kastediliyor a.a.) bazı ılımlı şekilleri kabul etmek ve bazılarını tamamen dışarı atarak geri kalanı imzalayarak sulha dahil olmaktır..... Binicisi Karaağaç'tan şimdiden sarfı nazar etmek, İkincisi Musul meselesinin hallini bir sene zarfında Türkiye ile İngilizlerin karşı karşıya geçerek intaç etmesine talik etmektir. En mühim mesele olarak bu geliyor. ...Diğer meseleler kabul edilebilecek içeriktedir. Bu iki mesele dışarıda bırakıldıktan sonra diğer maddeler kabul gördükten sonra vereceğimiz karar Karaağaç'dan şimdilik sarfınazar edeceğimizi ifade etmek ve Musul meselesinin bir sene sonra çözümüne onay vermek. Buna onay verdiğimizde zarar mı vardır ? Kural olarak şimdilik yarar mı vardır ? Buna onay vermezsek ne yapmamız gerekecektir? Bunu görüşüp karar verirsek günün işini bitirmiş olacağız. ...Bu gün sağduyu ile hepimiz anlayabiliriz ki MUSULU VERMEMEKTE ISRAR EDERSEK MUHAREBEYE DAHİL OLURUZ. Dolayısıyla, Musul meselesini bir seneye kadar hal etmek üzere sulha geçmek veya muharebe etmek mümkün müdür, kabil midir, yararlımıdır ?....Fakat çok gerekli görürseniz şu Musul meselesini bugünden müspet veya menfi çözebiliriz. ...Bazı arkadaşlarımızın en övündükleri söylemi MİSAKI MİLLİ oluyor. Görüşmeciler, Misakı Milliyeyi mahvetmiş, Heyeti Vekile Misakı milliyi feda etmiş...Ben de diyorum ki Sırrı bey Misakı Millinin ne olduğunu anlamamıştır. Misakı Millinin ne olduğunu önce anlamalı ondan sonra mütecavizlerin kimler olduğunu meydana koymalı.
Efendiler, arazi meselesi ve hudut meselesi misakı millinin hepinizin bildiği gibi birinci maddesinin kapsamındadır. Misakı milli şu hat bu hat diye hiçbir vakit hudut çizmemiştir. O HUDUDU ÇİZEN ŞEY MİLLETİN MENFAATİ VE BÜYÜK MECLİSİN VERECEĞİ KARARDIR. Yoksa haritası mevcut bir hudut yoktur. Bu nedenle ne yapılmış iylerde ne yapılacak işlerde böyle bir taarruz olmamıştır. Bilakis riayet edilmiştir. Musul için muharebeye girmemek ve bir sene sonrasına ertelemek ondan vazgeçmek değildir. Kuvvetli olduğumuz bir zaman erteleriz. Fakat bugün Musul meselesini halletmek istediğiniz zaman karşınıza yalnız İngiliz değil, Fransız İtalyan, Japon ve bütün dünyanın düşmanları çıkar. ...
Musul meselesini bugünden nasıl çözeceğiz ? Ordumuzu yürüteceğiz bu gün alacağız dersem bu mümkündür. Musul'u gayet kolaylıkla alabiliriz. Fakat Musul'u almamızın ardından savaşın hemen sona ereceğine inanabilir misiniz ? Şüphesiz orada bir harb cephesi açmış olacağız. .......
.................
SIRRI BEY (İzmit)- Paşa hazretmleri çok teşekkür ederim ki sözlerimi şayanı müdafaa buyurdunuz, anlamadığımı söylediniz. Misakı millinin bendeniz mingayri haddin muharrirlerinden........
MUSTAFA KEMAL PAŞA (devamla)- Keşke yazmaya idiniz. Başimiza çok bela koydunuz. Yani bugün kat'iyeti ihlal eder sözlerden başka bir şey
yapmadiniz.
Vl.
İşte M. Kemal'in azarlayarak tamamladığı görüşmelerle Musul meselesi Atatürk'e karşı hep bir eleştiri konusu olarak bugüne kadar gelmiştir. Şimdilerde ikinci bir gerekçe olarak ortaya atılan 'Kürt Devleti' kurdurmayacağız gerekçesi de çok eski bir sorundur aslında. Musul ve Kerkük civarında egemen olan aşıret reisleri ile arapların işbirliği, silahların elbiselerin aşiret mensupları tarafından alınarak ertesi gün askerden firar etmeleri üzerine kurulmak istenen İstiklal Mahkemeleri üzerine yapılan görüşmeleri bir başka yazıda yazarız artık. İnşallah o güne kadar , Kürt Devleti kurdurmamak, Türkmenleri kurtarmak için, ABD istediği için, para almak için insanları felakete götürmezler.
|
|
|