|
|
ÇİMDİK
Serdar Turgut'un Merakı
Biz de merakla bekledik.
Akşam'ın Hürriyet'ten transfer düşünürü(!) Serdar Turgut o keskin zekâsını uzun uzun bilemiş... Kan damlayan kalemini ince ince yontmuş... Eski kapı yoldaşı, en bir korumalı kahraman Emin Çölaşan'ı tuttuğu gibi "Meddah musahebesinin..." Pardon kardeşimiz Doğu cinasından pek anlamaz. Kabare parodisinin monoloğuna bir katmış ki, okumalara seza... Okumayana ceza !..
Meraklısına notunu da verelim.
17 Mart Pazartesi Akşam'ında... "Renkler" köşesine bakıversin.
Meğer yıllardır çok dikkatle okuduğu Emin Çölaşan, 16 Mart Hürriyet'inde ;
"Aşağılayıcı günler yaşıyoruz.
KURTULMAK ELİMİZDE. HİÇBİR ŞEY YAPMIYORUZ," demiş... Ve bu cümle saygıdeğer düşünüre(!) "kritik, sorunlu" gelmiş.
"Hiçbir şey yapmıyoruz da, ne yapalım(.)" Diyordu.
Aradan bir hafta geçti.
Emin Çölaşan ya bu transfer düşünürünü ciddiye almadı... Ya araştırmacı-gazeteciliğini savaş "mücbir sebebine" sarmaladığından uzun uzun belge, bilgi karıştırmaya vakti olmadı...
Ki, yanıt vermedi.
Oysa soru,büyük ve renkli basınımızın büyük ve renkli yazarları için bulunmaz hint kumaşıydı.
Namık Kemal'in;
"Barika-ı hakikat, müdevele-i efkârdan çıkar"ına...
Süleyman Nazif'in;
"Ya çarpışanlar kabaksa, ne çıkar ?"ı gerçekleşse bile, daha iyi olur... Basınımız manken bacağında kıl... Medyamız televolede akıl aramaktan kurtulurdu.
Yazık, o güzelim soru askıda kaldı.
Oysa yanıtı çok önceden verilmişti.
Emin Çölaşan, pek değerli kitaplığına bir el atsa... Dedesine imzalısı armağan edilmiş eski yazılısını okuyamasa bile, yeni yazı "Nutuk"un I. Cildinin 13. Sayfasına bakıverseydi !..
Hürriyet'in çok okunan köşesinden hem "zamane" düşünürüne.. Hem yayın yönetmeni aracılığıyla patronlara... Hem de kafası bulanık bütün okurlara gerekeni anlatıverdi.
Madem o bu zahmete katlanmadı.
İş çimdikçiye düştü.
Buyrun !..
Osmanlıcadan kurtuldu derken, yabancı kuş dillerini şakıyan gençler tam kavrayamaz belki... Ama muhataplarının hepsi o dili çok iyi anladıklarından, Mustafa Kemal'in, Emin Çölaşan yerine, Akşam düşünürüyle(!)benzerlerine verdiği yanıtı,dilini değiştirmeden okuyun.
"Esas, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu esas ancak istiklâli tamme malikiyetle temin olunabilir. Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun istiklâlden mahrum bir millet, beşeriyeti mütemeddine muvacehesinde uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye kesbi liyâkat edemez.
Ecnebi bir devletin siyanet ve sahabetini kabûl etmek insanlık evsafından mahrumiyeti, aczü meskeneti itiraftan başka bir şey değildir. Filhakika bu derekeye düşmemiş olanların isteyerek başlarına bir ecnebi efendi getirmelerine asla ihtimal verilemez.
Halbuki Türkün haysiyet ve izzetinefis ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa mahvolsun evlâdır !..
Binaenaleyh, ya istiklâl, ya ölüm!..
İşte halâsı hakiki isteyenlerin parolası bu olacaktı.
Bir an için bu kararın tatbikatında ademi muvaffakiyete dûçar olunacağını farzedelim !.. Ne olacaktı ? Esaret !..
Peki efendim diğer kararlara mutavaat halinde netice bunun aynı değil miydi ?"
Şu Irak savaşı, son iki hafta içinde gözü açılmadık sığırcık yavrularını bile hop hop zıplattı, sanıyoruz...
Halâ anlamayan transfer düşünürlerimizle...Zülf-ü yâre dokunur diye, yanıtsız bırakan korumalı kahramanlara bu davul yeter mi ?
Bilemeyiz !..
Davulcu Karayılan ;
"Davulcu davulu kendi için dövdüğünde sanatkâr olur," derdi.
Alın bizden de o kadar !..
Vah Vah !..
Sakıp Ağamız pek bir dertli !..
On gün önce yere göğe sığdıramadığı AKP'ni, -deyimlerimiz ne kadar cuk oturur...- bu hafta "itin kıçına sokuverdi."
Neymiş efendim ?
"Akıllı strateji izlenememiş !.."
Bizim sayımız suyumuz yok !..
Adımız üstümüzde, çimdikçiyiz.
Parmağımız arasına sıkışanın çarpılması... Eğrilip bükülmesi... Daralıp büzülmesi... Çalkalanıp süzülmesi çok görülmez.
Ama medyamız ağalarımızla beylerimizin pabuççu muştasıdır.
Eleştiri meleştiri... Çarpıtma, özetleme hak getire... Mübarek ağızlarından virgül çıksa âyet-i kerime gibi sunmaya koşulu.
O yüzden sağolsunlar !..
Sakıp Ağamızın konuşmasını aynen koymuşlar.
Çimdiği o kadar kendinden ki, bize iş kalmadı.
Bakın, siz de aynen okuyun.
"Savaşa karşıyız diyen ve bunu tekeline alanlar var. Sanki birileri savaşı istiyormuş gibi, bu çok yanlış.
Olayların gelişi, işin icaplarıydı. Türkiye'nin menfaati, 65 milyonun menfaati nerede ? Akıllı stratejiler yapmamız gerekirdi, yapmadık. Ekonomik problem zaten vardı.Ekonomik problem giderek tırmanıyordu. Talih kuşu omuzumuza kondu, biz buradan bağırdık haykırdık, kış kış kış, kuşu uçurttuk. Bu kuş uçtu. Uzun zaman, ne uçtu, neyi kaybettik bunu hep beraber göreceğiz. Üzüntüm var. "
Vallahi de, tallahi de aynen aldık ve bilgilerinize sunduk.
Vallahi de tallahi de, biz bu kadar iyi çimdikleyemezdik.
Alışmışla Kudurmuş
Ah eski günler ah !..
Ne kadar güzeldiler !..
Şu Irak savaşı olmasaydı !..
Bal gibi idare edip gidiyorlardı.
Yazık oldu Medyamıza...
Hiçbir şeyden çekmedi, çok güvendiği ABD'den çektiği kadar.
Şân kazanmak isterken, fiyakası tel tel döküldü.
Oysa düzeni oturmuştu.
Ekonomik bunalımlar ona vız geliyordu.
Geçerli parası ; Dolardı...
Geçerli fikri ; Yabancılaşma...
Geçerli sanatı ; Uçukluk...
Geçerli dizisi ; Amerikan sytcomları...
Geçerli kafa ; Efendi neylerse, güzel eyler...
Ah şu Irak Savaşı !..
Amerikan atarileri, "cek-cakla" bir vuruşta Bağdat'ı almış... Bir dokunuşta Saddam'ı devirmiş... Bir bakışta generallerinden birini Irak'a genel vali atamış... Önce petrol alanlarını... Sonra bütün Ortadoğu'yu zapt-u rapta almış !..
Yeni Dünya Düzenini Çin-i Maçin'den,Hind-i Fin'e, 7 milyarlık insanlığa zorla dayatmış !..
En bir Amerikancı medyamıza da milyon dolarlık "ulûfe..." Pardon reklâm dağıtmaya başlamıştı.
Bu ödülü haketmenin yolu yarış halinde Amerikan medyasına bağlanmaktan geçiyordu.
Hem haberleri birebir çevirmek yetmez... Hem bizim aklımız savaş gibi ciddi işlere ermezdi !..
En iyisi yorumları da Amerikalı uzmanlara yaptırmak... Babil'in "Asma Bahçeleri"nde nasıl kök söktürüleceğini onlardan öğrenmekti.
Ama bütün o haberlerle, uzman görüşlerine göre, 8-9 günde tamamlanacak "Haçlı Seferi" nedense halâ tamamlanamadı.
Ne uzman yorumcuların dedikleri çıktı...
Ne aynı kaynağın, aynı senaryosuyla vizyona giren savaş dizisi birbirinin aynı olduğundan reyting aldı...
Ne dolar karşılığı reklâm geldi...
Hatta daha da fenası, "ölümlüğü kefene sarmaya" alışkın büyük patronlar, ilk reklâm giderlerini kıstığından,
Tl. akışı durdu.
Amerikalı yorumcular da, ücretlerini dolarla isteyince, savaş bizim anlı şanlı medyamızın başına vurdu.
El Cezire televizyonunun yayınları bedavaydı.
Çaresiz ona sarıldı.
İzleyeni elbette tam doğruyu değil... Ama en azından savla karşısavın çatışmasından, doğruya en yakın bireşimi çıkarabilecek ipuçlarını öğrendi.
Ama medyamız haber denetiminin ne olduğunu öğrendi mi ?
Evet diyen, beri gelsin.
Dut Yemiş Bülbül
Farkında mısınız ?
Bizim bir TÜSİAD'ımız vardı.
Başkanı Tuncay Özilhan ağzıyla her aşa salçaydı.
Ekonomik paket mi hazırlanacak ?
Bülbüller gibi şakırdı.
Siyasal kararlar mı alınacak ?
Sakalar misali su taşırdı.
Toplumsal işler mi yapılacak ?
Buldozer benzeri yapılanı yıkardı.
Askeri girişimlerde mi bulunulacak ?
Anında omuzuna 5 yıldız takıp "mareşalliğe" kurulurdu.
Irak savaşı başlamadan önce ; "ABD emrinde çarpışalım," diye hem tepindi, hem çığlıklar attı.
TBMM "tezkere" kararıyla "hadi ordan" buyurdu !..
Galiba pek bir etkin... Pek bir yetkin TÜSİAD'ımız küstü.
Savaş başladı.
Aradan günler geçti.
Örgütü de, başkanı da tıs pıs !..
Özledik yahu !..
|
|
|