KİBİRİN KAYNAĞI
GÜÇ OLURSA
Dr.
Ergun GÖKNEL
Güç sahibi olmak gerçekten
güzel bir özellik. Gücü dengeli kullanabilirseniz, elinizdeki güç
ile yeni mutlulukların kaynağı olursanız, kendinizi dev aynasında
görmezseniz.
Gücün
yaşamda yaratacağı güzellikler sonsuzdur. Beceri odur ki, güç
ile mutluluk ve güzelliklere yaklaşılabilsin. Mutluluğun sürekli
olmasını sağlamak ve bu amaçla ileriye dönük, sonsuzluğa
varacak düzenlemeleri yerine getirebilmek, gücün tek kulamım
alanı olmalıdır.
İnsanlar,
kuruluşlar ve devletler güçlerini kullanırken düşünce
dengelerini kolayca kaybedebilirler. İşte o zaman güç mutluluk
değil felaket kaynağı olmaya başlar.
Güçlünün
ilk karşılaştığı dengesizlik “güç sarhoşluğu”dur. Gücün
sahibi artık her şeyi yapabilecekmiş duygusuna kapılır. Kendi gücünün
esiri olur ve herkesin bildiği, her yerde tanınan özelliklerinin
aksine hareketlerde bulunmaya başlar. Onun için hiçbir engel
yoktur, olamaz. O her şeye muktedirdir. Yaptıkları normal bir kişiliğin
göstergeleri değildir. Bu dengesizlik sonunda er geç güç
sahibine zarar verir. Her şey olağana döndüğünde artık çok
geçtir.
Güç
sarhoşluğunun bir yan etkisi de dünyaya neler yapabileceğini gösterme
isteğidir. Gücünü, en olmayacak şeyleri yaparak ispatlamak, dünyaya
göstermek ve kabul ettirmek ister. Bir süre için de başarılı
olur. Fakat sonunda gene her şey olağana döner ve gereksiz
harcanan güç yok olur. Yapılmaya çalışılanlar bir balon gibi
söner.
Gene
de gücün getireceği en büyük olumsuzluk, güçten kaynaklanan
kibirdir. Bu kibirle yapılanlar güç sahibine zarar verdiği kadar
onun çevresine de zarar verir. Güçten kaynaklanan kibir yıkıcıdır,
yok edicidir. Güç sahibini yok etmekle kalmaz, onun kibirle saldırdığı
çevresini de yok eder. Onun yakınlarını, dostlarını da
felakete sürükler.
Güçten
kaynaklanan kibir, güç sarhoşluğu gibi, yalnızca gücün kendi
sahibine zarar vermekle kalmaz, neredeyse evrensel kayıpları doğurur.
Dünyamızın
gördüğü ve karşılaştığı en büyük felaketler işte
kendilerini güçlerinden kaynaklanan kibire kaptıran insanlardan
veya bu insanların yönettiği ülkelerden gelmiştir. Özellikle
teknolojinin büyük bir hızla geliştiği çağımızda kontrolsüz
güç insanlığın felaketi olma yolundadır.
Dünyamızın
çok yakın tarihinde karşılaştığımız felaketlerin temel
unsurunu güçten kaynaklanan kibirde görmek gerekir. Çeşitli
siyasi kuramlar, değişik ve inandırıcı gerekçeler ileri sürebilirler.
Sonuçta gücün dengesizce, kontrolsüz ve kibirle kullanılması
çağımızda karşılaştığımız felaketlerin temel unsuru
olarak kalmaktadır
Güçlerinin
sonsuz ve yenilmez olduğunu kabul eden insanlar ve yönetimlerin
sonu her zaman olumsuz sonuçlanmıştır. Bu güç sahipleri
kendilerine sonsuz zarar vermekle kalmamışlardır. Tüm insanlık
ve sayısız insan de onların kibirlerinden zarar görmüşlerdir.
Bu zararlar zaman içerisinde giderilmiş fakat yeni güç sahipleri
aynı hastalığa kapılmışlardır.
Birkaç
örnek verelim. 1933’de başlayan Nasyonal Sosyalizm fırtınası,
İkinci dünya Savaşı ile sonuçlanmıştır. Yalnızca tüm
Almanya ve Alman halkı değil, bütün dünya, bütün insanlık
sonsuz felaketlerle karşılaşmıştır. Milyonlarca insan hayatını
kaybetmiş, milyonlarca insan yurdundan sürülmüş, dünya fakirleşmiştir.
İnsanların mutluluğu için gösterilecek gayretler, insanların
birbirini yok etmesi için sarf edilmiştir. Yaşam kalitesini yükseltmek
için geliştirilecek teknoloji, yaşamı yok etmek için kullanılmıştır.
Sonunda
bu fırtına sona ermiştir. Kayıpların ortadan kaldırılması, dünyanın
yenilenmesi onlarca yılı kapsamıştır.
İkinci
dünya Savaşı sonunda Nagasaki ve Hiroşima’da patlatılan atom
bombalarının kullanılma sebebi olarak pek çok haklı görülen
gerekçe gösterilebilir. Gerçek olan ABD’nin gücünü göstermek
için yüz binlerce insanın ölümüne ve yüz binlerce insanın yaşam
boyu sakat kalmasına sebep
olduğudur.
Atom
bombasının kullanılması sadece İkinci Dünya Savaşının son günlerine
damgasını vurmamıştır. Bombanın atılmasını izleyen onlarca
yıl boyunca tüm insanlık nükleer tehdit altında yaşamıştır
ve bugün de yaşamaktadır. Bu tehdidi kanıksadığımız, bu
tehdide alıştığımız için artık üzerinde fazla durulmamaktadır.
Ancak bilinmelidir ki, dünyamız için devam edegelen en büyük
tehdit budur, bir gün kibrine yenik düşebilecek dengesiz bir kişinin
veya bir yönetimin nükleer bomba kullanmasıdır.
1960’lı
yıllarda ABD Vietnam’da bir savaşı başlatmıştır.
ABD
en güçlüdür…. Onunla boy ölçüşebilecek bir güç yoktur,
olamaz…. Hele üç beş baldırı çıplak Asyalı bu işi hiç
beceremez…. ABD’nin gücü karşısında tüm insanlık boyun eğmek
zorundadır….
İşte
bu anlayış, gücü göstermek için yapılan bir güç gösterisinden
başka bir şey değildir.
Sonunda
milyonlarca insan ölmüş, insanların mutluluğu için kullanılabilecek
olanaklar insanları yok etmek, onların ilerideki yaşamlarını
zorlaştırmak için kullanılmıştır.
ABD
de başarısız olmuş, evrensel doğrulara yenilmiştir.
Bugün
de Irak da benzeri bir olayla karşı karşıyayız. Saddam gibi bir
tiranı savaşsız yok etme yolları henüz tüketilmemiştir. Tüm
dünya savaşa karşıdır. Savaş karşıtlığı giderek yayılmaktadır.
ABD giderek yalnız kalmaktadır, ve de kalacaktır.
Kendinde
büyük güçler vehmeden Saddam savaşsız da yok edilebilecektir.
Fakat
ABD yönetimi ve etkilediği amerikan kamuoyu hızla savaşa doğru
gitmektedir. Gerçek şudur ki, savaşın tek sebebi de Irak’taki
Saddam rejimi değildir. ABD dünyaya gücünü ispat etmek dileğindedir.
Gücünü kabul ettirdikten sonra da, dünya egemenliğini perçinleyecek
adımları atacaktır.
ABD
en güçlüdür!.... Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği gibi
kuruluşlar da kim oluyor!... Çağımızda bunların işlevi var mı?....
ABD gücü her şeyin üzerindedir…. Tüm insanlık bu gerçeği
kabullenmelidir….
Güçten
kaynaklanan kibir, ABD yönetimini ve ABD halkını körleştirmektedir.
İşte en büyük felaket budur. Vietnam savaşı sonunda amerikan
halkı nasıl kendine geldiyse, Irak konusunda da gerçekleri görecektir.
Umarız ki bu uyanma çok geç olmaz. Milyonlarca insan ölmez,
milyonlarca kişi sakat kalmaz ve insanlık tamir edilemeyecek
zararlarla karşılaşmaz.
|