Ç i m d i
k
TÜSİAD’ımız Çok Yaşasın !..
Etimize, budumuza
bakmayın.
Ufak tefeğiz ama,
sesimizin yankısı büyük.
Geçen hafta resmen
ve alenen ne demiştik ?
“Her aşa salça,
TÜSİAD’ı da... Her salçaya baharat pek sayın Başkanı Tuncay
Özilhan’ı da çok özledik...“
Değil mi ?
Meğer buradalar...
Sağ ve esenmişler !..
Aman ne sevindik,
ne sevindik !..
Sağolsunlar !..
Biz “kâse-i
fağfurlarına” bir dokunduk.
Onlar mübarek
ağızlarını bir açtılar ki...
Bin derdi ortalığa
saçtılar.
Hem merakımız
giderildi... Hem herkes ağzının payını aldı.
“Perde yıkılıp
eylendi virân...
Varıp sahibine
haber vermeli hemân !..”
Diyorduk.
Meğer kazın ayağı
öyle değilmiş.
TBMM “tezkereyi”
geçirmeyip Anglo-Amerikan emperyalizmi yanında komşusuna savaş ilân
etmedi ya !..
Buna pek
alınmışlar.
Yüce Tanrılar
kızacak... Cukka gidecek... Salma gelecek... O da yetmeyecek... Irak
alınınca Kuzeyinde Kürt devleti kuracaklar. Pek sevgili Kürt
kardeşlerimiz AB’ni de yanına alarak bizi eşşek sudan gelinceye
kadar dövecek !..
Kaygısıyla hem yas
tutmakta... Hem büyük sözü dinlemeyenin ne hali varsa görsün,
küskünlüğüyle Anglo-Amerikan saldırısının başarısını
beklemekteymişler.
Ah şu Irak halkı
!..
Vah şu kum
fırtınası !..
Birinin
direneceği... Diğerinin eseceği tuttu.
Akıllı bombalar
aklını... Cehennem teknolojisi etkisini yitirdi.
İnsan ve doğa,
yerdekileri ya çamura buladı, ya kuma gömdü. Havadakilerin kimini
çakaralmazlarla havada vurdu... Kimini Bedevi sapanıyla vahaya
indirdi.
Aradan 9 gün
geçti...
9 günde yalnız
Irak’a değil... Ondan sonra dünyaya nizâmât verecek Olimpos
tanrılarında şafak attı.
Bu iş Türkiye
olmadan olmayacaktı.
Tanrılar da çaresiz
kalabilir !..
Neylesinler ?
Onlar elçilerine...
Elçileri “Kaymak Tabağımıza...” Pardon, kaymak tabakamıza parmak
atar.
Koçlar...
Sabancılar... Eczacıbaşılar... Şahenkler... Ve bir de ev sahibi
olarak Aydın Doğan... Söz sahibi olarak Tuncay Özilhan bir akşam
vakti, Hürriyet’in merkez binasında artık gizlice mi... Haber
alındığına göre alenî mi desek, Anglo-Amerikan diplomatlarıyla
toplaşırlar. Ve ;
“ABD uşaklığından
uluslararası eşit ve egemen devletliğe dümen kırarsak, 50 yıl geri
gideceğimize.”
Karar verirler.
Dilerseniz bundan
ötesini, boşa kostaklanmanın hüsranı sayın.
Ecnebi ve yerli
efendilerimizin hesabı yanlış ki, çok bir yanlış.
Eşit ve egemenlik
kulvarına girersek, 50 yıl değil... Tamı tamına 80 yıl geri
gideriz...
Yıl 2003 olduğuna
göre... 1923’lere yâni !..
Hem de bu kez yok,
yoksun, yoksul Türkiye olarak, değil.
Çalıp çırpma
nedeniyle eksik. Yolma soyma hevesinden gedik. Tasarruf yerine israf
yüzünden noksan olsa da yatırım, üretim, pazarlamayı öğrenmeye
başlamış... Seferberlik davulu vursa, 30 milyon süngüyü bütün nazik
bedenlere saplayabilecek bir toplumla !..
Zaten cici
beylerimizle, nazenin hanımlarımızın ödünü koparan da bu mu,
buyurdunuz ?
Hay ağzınızı sağlık
!..
Ziya Paşa boşuna mı
;
“Merd-i kıptî,
şecaat arzederken, sirkatin söyler,” demiş !..
Saddamist
Tez şifa bulsun !..
Ertuğrul Özkök pek
bir dertli.
Anglo-Amerikan
emperyalizminin Irak saldırısı beyimiz için “özgürleştirme
dayanışması” ya !..
Savaş karşıtlarının
karşı çıkışları “Saddamistlik” oluyormuş.
Çünkü ona göre
Saddam zalimin tekiymiş !..
Tanığı da Yalçın
Doğan.
Yemin billâh iddia
ediyor.
Uzaktan kumandalı
Anglo-Amerikan bombalarının yağdırdığı ölümden korkmayan Irak halkı,
Saddam’dan öyle korkuyor... Öyle korkuyormuş ki, ülkesi işgal
edilip... Devrim Komuta Konseyi’nin cesetleri günlerce teşhir
edilmedikçe, o korkudan kurtulamazmış.
Türkiye’nin en bir
büyük gazetesinin en bir büyük yönetmen ve yazarları bunu diyorsa,
herkes hizaya girmeli.
Ve herkes... Irak
halkının özgürlük, esenlik ve mutluluğunu isteyen herkes, onları
dehşetlere garkeden zalimin elinden kurtarmak için... 20 bin
kilometre uzaklıktaki Amerika ile 15 bin kilometre uzaklıktaki
İngiltere’nin bu insancıl girişimine alkış tutmalı !..
Yoksa on parmağında
on kara... Pardon on marifet büyüklerimiz önceki mürted... Celâli...
Bozguncu... Bolşevik... Marksist... Leninist... Maoist... “Gomonist...”
Bölücü... Ayrılıkçının yanına Saddamistliği de ekleyiverirler.
Dünyadan habersiz
globalist... Sermayeden yoksun kapitalist... Zulümde usta faşist
akıldanelerimiz de, icabına bir bakar ki, eşekten düşmüş karpuz,
yanında yeni açmış gonca gibi kalır.
Bizden haber
vermesi.
Maslahat
Serdar Turgut dört kol çengi !..
Bazı şeyleri gündemde tutmanın pek bir ustası.
Hele iş azbiraz cinselliğe dayanıyorsa, merakı
büsbütün artıyor.
Hürriyet’ten Akşama transfer olunca, Banderas’tan
yakışıklı yayın yönetmeniyle, Ranâ hanımefendinin ceberrutluğunun
pabucu dama atıldı... Öteki Türkiye ile Anglo-Amerikan yandaşları
uğraşıyor. Teknokratlar kabinesi Recep Tayyip Erdoğan’ın üstüne
vazife. Saldırı koalisyonunun bizi bedava çarpıştırıp
çarpıştırmayacağı işiyle de Genelkurmay Başkanımız ilgileniyor.
Düşünürümüz neylesin ?
Bütün merakını, cezaevi duvarını aşan maslahata verdi
!..
Hani bir erkek tutuklu, bir kadın tutukluyu 20
santimlik duvarı, 10 santim genişliğinde delerek hamile bırakmış ya
!..
Turgut’un merakı o maslahat !..
Yüzelli yıllık “Memurin Muhakemat Kanununu”nun
maslahatı, maslahata uydurmak için nelere kadir olduğunu, yeni
öğreniyor olmalı
Ömrünün büyük bölümünü...Özellikle de eğitim-öğrenim
çağını yurtdışında geçirip de, Türkiye üstüne ahkâm kesenleri çok
şaşırtacak daha nelerimiz var !..
Ama şimdi onun en çok şaştığı, bu maslahat !..
Besbelli görmeden inanmayacak !..
Acaba ne yapsak ?
Serdar Turgut’u
kadın tutuklunun hücresine mi, erkek tutukluyu Serdar Turgut’un
Akşam’daki konforlu odasına mı göndersek ? |