Emekçilerin 
Kurtuluşu
Kendi
Eserleri
Olacaktır.

                 
K. MARKS

 



Ç  i  m  d  i  k

 TÜSİAD’ımız Çok Yaşasın !..

Etimize, budumuza bakmayın.

Ufak tefeğiz ama, sesimizin yankısı büyük.

Geçen hafta resmen ve alenen ne demiştik ?

“Her aşa salça, TÜSİAD’ı da... Her salçaya baharat pek sayın Başkanı Tuncay Özilhan’ı da çok özledik...“

Değil mi ?

Meğer buradalar... Sağ ve esenmişler !..

Aman ne sevindik, ne sevindik !..

Sağolsunlar !..

Biz “kâse-i fağfurlarına” bir dokunduk.

Onlar mübarek ağızlarını bir açtılar ki...

Bin derdi ortalığa saçtılar.

Hem merakımız giderildi... Hem herkes ağzının payını aldı.

“Perde yıkılıp eylendi virân...

Varıp sahibine haber vermeli hemân !..”

Diyorduk.

Meğer kazın ayağı öyle değilmiş.

TBMM “tezkereyi” geçirmeyip Anglo-Amerikan emperyalizmi yanında komşusuna savaş ilân etmedi ya !..

Buna pek alınmışlar.

Yüce Tanrılar kızacak... Cukka gidecek... Salma gelecek... O da yetmeyecek... Irak alınınca Kuzeyinde Kürt devleti kuracaklar. Pek sevgili Kürt kardeşlerimiz AB’ni de yanına alarak bizi eşşek sudan gelinceye kadar dövecek !..

Kaygısıyla hem yas tutmakta... Hem büyük sözü dinlemeyenin ne hali varsa görsün, küskünlüğüyle Anglo-Amerikan saldırısının başarısını beklemekteymişler.

Ah şu Irak halkı !..

Vah şu kum fırtınası !..

Birinin direneceği... Diğerinin eseceği tuttu.

Akıllı bombalar aklını... Cehennem teknolojisi etkisini yitirdi.

İnsan ve doğa, yerdekileri ya çamura buladı, ya kuma gömdü. Havadakilerin kimini çakaralmazlarla havada vurdu... Kimini Bedevi sapanıyla vahaya indirdi.

Aradan 9 gün geçti...

9 günde yalnız Irak’a değil... Ondan sonra dünyaya nizâmât verecek Olimpos tanrılarında şafak attı.

Bu iş Türkiye olmadan olmayacaktı.

Tanrılar da çaresiz kalabilir !..

Neylesinler ?

Onlar elçilerine... Elçileri “Kaymak Tabağımıza...” Pardon, kaymak tabakamıza parmak atar.

Koçlar... Sabancılar... Eczacıbaşılar... Şahenkler... Ve bir de ev sahibi olarak Aydın Doğan... Söz sahibi olarak Tuncay Özilhan bir akşam vakti, Hürriyet’in merkez binasında artık gizlice mi... Haber alındığına göre alenî mi desek, Anglo-Amerikan diplomatlarıyla toplaşırlar. Ve ;

“ABD uşaklığından uluslararası eşit ve egemen devletliğe dümen kırarsak, 50 yıl geri gideceğimize.”

Karar verirler.

Dilerseniz bundan ötesini, boşa kostaklanmanın hüsranı sayın.

Ecnebi ve yerli efendilerimizin hesabı yanlış ki, çok bir yanlış.

Eşit ve egemenlik kulvarına girersek, 50 yıl değil... Tamı tamına 80 yıl geri gideriz...

Yıl 2003 olduğuna göre... 1923’lere yâni !..

Hem de bu kez yok, yoksun, yoksul Türkiye olarak, değil.

Çalıp çırpma nedeniyle eksik. Yolma soyma hevesinden gedik. Tasarruf yerine israf yüzünden noksan olsa da yatırım, üretim, pazarlamayı öğrenmeye başlamış... Seferberlik davulu vursa, 30 milyon süngüyü bütün nazik bedenlere saplayabilecek bir toplumla !..

Zaten cici beylerimizle, nazenin hanımlarımızın ödünü koparan da bu mu, buyurdunuz ?

Hay ağzınızı sağlık !..

Ziya Paşa boşuna mı ;

“Merd-i kıptî, şecaat arzederken, sirkatin söyler,” demiş !..

 

 

Saddamist

 

Tez şifa bulsun !..

Ertuğrul Özkök pek bir dertli.

Anglo-Amerikan emperyalizminin Irak saldırısı beyimiz için “özgürleştirme dayanışması” ya !..

Savaş karşıtlarının karşı çıkışları “Saddamistlik” oluyormuş.

Çünkü ona göre Saddam zalimin tekiymiş !..

Tanığı da Yalçın Doğan.

Yemin billâh iddia ediyor.

Uzaktan kumandalı Anglo-Amerikan bombalarının yağdırdığı ölümden korkmayan Irak halkı, Saddam’dan öyle korkuyor... Öyle korkuyormuş ki, ülkesi işgal edilip... Devrim Komuta Konseyi’nin  cesetleri günlerce teşhir edilmedikçe, o korkudan kurtulamazmış.

Türkiye’nin en bir büyük gazetesinin en bir büyük yönetmen ve yazarları bunu diyorsa, herkes hizaya girmeli.

Ve herkes... Irak halkının özgürlük, esenlik ve mutluluğunu isteyen herkes, onları dehşetlere garkeden zalimin elinden kurtarmak için... 20 bin kilometre uzaklıktaki Amerika ile 15 bin kilometre uzaklıktaki İngiltere’nin bu insancıl girişimine alkış tutmalı !..  

Yoksa on parmağında on kara... Pardon on marifet büyüklerimiz önceki mürted... Celâli... Bozguncu... Bolşevik... Marksist... Leninist... Maoist... “Gomonist...” Bölücü... Ayrılıkçının yanına Saddamistliği de ekleyiverirler.

Dünyadan habersiz globalist... Sermayeden yoksun kapitalist... Zulümde usta faşist akıldanelerimiz de, icabına bir bakar ki, eşekten düşmüş karpuz, yanında yeni açmış gonca gibi kalır.

Bizden haber vermesi.

 

 

Maslahat

 

Serdar Turgut dört kol çengi !..

Bazı şeyleri gündemde tutmanın pek bir ustası.

Hele iş azbiraz cinselliğe dayanıyorsa, merakı büsbütün artıyor.

Hürriyet’ten Akşama transfer olunca, Banderas’tan yakışıklı yayın yönetmeniyle, Ranâ hanımefendinin ceberrutluğunun pabucu dama atıldı... Öteki Türkiye ile Anglo-Amerikan yandaşları uğraşıyor. Teknokratlar kabinesi Recep Tayyip Erdoğan’ın üstüne vazife. Saldırı koalisyonunun bizi bedava çarpıştırıp çarpıştırmayacağı işiyle de Genelkurmay Başkanımız ilgileniyor.

Düşünürümüz neylesin ?

Bütün merakını, cezaevi duvarını aşan maslahata verdi !..

Hani bir erkek tutuklu, bir kadın tutukluyu 20 santimlik duvarı, 10 santim genişliğinde delerek hamile bırakmış ya !..

Turgut’un merakı o maslahat !..

Yüzelli yıllık “Memurin Muhakemat Kanununu”nun maslahatı, maslahata uydurmak için nelere kadir olduğunu, yeni öğreniyor olmalı

Ömrünün büyük bölümünü...Özellikle de eğitim-öğrenim çağını yurtdışında geçirip de, Türkiye üstüne ahkâm kesenleri çok şaşırtacak daha nelerimiz var !..

Ama şimdi onun en çok şaştığı, bu maslahat !..

Besbelli görmeden inanmayacak !..

Acaba ne yapsak ?

Serdar Turgut’u kadın tutuklunun hücresine mi, erkek tutukluyu Serdar Turgut’un Akşam’daki konforlu odasına mı göndersek ?

 
sayfa başına dön