Emekçilerin 
Kurtuluşu
Kendi
Eserleri
Olacaktır.

                 
K. MARKS

 



BARIŞ ÜNLÜ İLE AYBAR ÜZERİNE SÖYLEŞİ

IŞIK KANSU

 


 

'Aybar'a göre Sosyalizm, insanı özgürleştirmeli'

SBF araştırma görevlisi olan Barış Ünlü'nün, İletişim Yayınları'ndan çıkan ''Bir Siyasal Düşünür Olarak Mehmet Ali Aybar'' adlı kitabı, eski TİP Başkanı Aybar'ın kişiliğini, eylemlerini ve düşünce dünyasını yansıtan titiz bir çalışma. Kitabın bir özelliği de, geniş bir kaynakça araştırması sonrası yazılmış olmasınının yanı sıra Mehmet Ali Aybar özel arşivi üzerinde de çalışılmış olması. Bu açıdan bakıldığında, kitap, tarihe ilgi duyanlara ve tarihçilere de yepyeni malzemeler sunuyor.Aybar'ın düşünce evrenini, siyasi girişimlerini tarihsel süreçle birlikte ele alan kitabın yazarı Barış Ünlü sorularımızı yanıtladı.

-Mehmet Ali Aybar üzerine bugüne değin akademik anlamda yayımlanmış ilk kapsamlı çalışmanın sahibisiniz. Neden Aybar?

- Mehmet Ali Aybar, Türk solunun hem siyasi hem de düşünce tarihinin şüphesiz ki en önemli ve en özgün isimlerinden biri; buna rağmen, bazen haksızlığa uğramış, bazen görmezden gelinmiş, bunların olmadığı zamanlarda ise, hak ettiği değeri görememiş bir aydın; güzel ve bağımsız bir hayat yaşamış. Bütün bunlar, tarih ve solla ilgilenen herkesi kolaylıkla kendine çekebilecek özellikler. Özgün düşünceleri ve eylemleri belli bir tarihsel bağlamda, ayrıntısıyla incelenmeliydi; bu, sonsuz sayıdaki tarihçilik alanlarından sadece birisidir ve bilimsel bir meseledir. Haksızlığa uğramışlığı ve görmezden gelinmişliği ise, insanda bunu düzeltme isteği uyandırabilir; bu ise ahlaki bir kaygıdır. Yaşadığı hayat ise, ilham verici ve özendirici niteliğiyle gayet çekicidir. Bu düşünce ve duygularla çalışmaya başladım. Bütün bunların yanında, Aybar'ın çok iyi bir arşivci olması ve Sayın Güllü Aybar'ın da bu arşivden yararlanmama izin vermesi, yüksek lisans tezi konumu kesinleştirdi.

- Aybar'ın Türkiye'deki sosyalist hareket içinde çok farklı, ''bağımsız'' bir çizgisi olduğu biliniyordu. Kitabınız da bu genel kanıya büyük ölçüde tanıklık etmiş. Yaptığınız çalışmanın başlangıç noktasında böyle öznel bir çıkışınız oldu mu?

- Çıkışım, demin söylediklerimden de çıkarılabileceği gibi, büyük ölçüde öznel. Başka türlü olması da pek mümkün değil zaten. Tarihle uğraşanlar, inceleme konularını kaçınılmaz olarak belirli bir dünya görüşüyle inceliyor ve yorumluyorlar. Konularını seçiş süreçleri de birçok öznel faktörle şekilleniyor; değişik insanlara değişik konular ilham veriyor. Bu anlamda, nesnel tarihçilikten söz edilemez. Bana kalırsa, tarihçilikte nesnellik denen şeye biraz olsun yaklaşmanın yolu, olabildiğince çok çalışamak, bilimsel bir yöntem kullanmak ve bulduğunuz ama hoşunuza gitmeyen şeyleri göz ardı etmemek. Bu bağlamda, benim çalışmam da ancak bir yorumdur.

Bağımsızlığına gelince, bu konu gerçekten de Aybar'ı anlamak açsından hayati. ''Aybar ve bağımsızlık'' denince, genellikle ilk akla gelen ulusal bağımsızlıktır. Bu ilginç ve önemlidir. İlginçtir çünkü, sosyalistlerin ulusal bağımsızlık meselesinde hassas olmaları son derece doğalken, Türk solu tarihinde bu konu geçtiğinde akla ilk gelen belki de Aybar'dır. Önemi de burada yatar; akla ilk gelenin aybar olmasının nedeni, çoğu zaman itiraf edilmese de, onun ulusal bağımsızlık sorunun sadece ABD'yle ilişkilendirmemesi, işin içine SSCB'yi de katmasıdır. Tabii SSCB'yle ulusal bağımsızlık sorunu yaşayanlar sosyalist ülkelerdir. Türkiye'de yaşanan sorun ise, çoğu sosyalistin düşünsel ve eylemsel açıdan SSCB'ye bağımlı olmalarıdır; dolayısıyla bağımsız düşünememişler, özgün olamamışlardır. Aybar'ın böyle bir sorun yaşamamasının nedeni, bana kalırsa en önemli entelektüel özelliği olan bağımsız düşünebilme yeteneğidir. Aybar kendini, herhangi bir devlete, partiye, ideolojiye vb. sorgulamaksızın bağlı hissetmemiştir. Çok okuyan ve bağımsız düşünen bir adam olan Aybar, Türk solundaki özgün ve kalıcı yerini böylece almıştır. Özetle, sizin de yaptığınız gibi, ''Aybar ve bağımsızlık'' dendiğinde akla ilk gelenin, ulusal bağımsızlık değil, bu bağımsız düşünebilme yeteneği olması gerekir; takma akıllı olmak yani.

- ''Bir Siyasal Düşünür Olarak Mehmet Ali Aybar'' da okur yalnızca Mehmet Ali Aybar'ı öğrenmiyor, bir yakın geçmiş yorumlamasıyla da karşılaşıyor. Bu tür bir yöntem izlemenin yazara ve okura kattığı bir yan olmalı elbette. Ne düşünüyorsunuz.

- İnsanların kişilikleri, düşünceleri, yetenekleri, eylemleri vb. içinde bulundukları sosyal, kültürel ve siyasal koşullar içinde oluşuyor. Ortamı bilmeden ve anlamadan, içinde yetişen insanı anlamanın imkânı yok. Örneğin, Aybar'ın İttihatçı Kemalist ailesini ve bu ailenin I. Dünya Savaşı'nda, işgal altındaki İstanbul'da ve Milli Mücadele Anadolusu'nda yaşadıklarını bilmeden, yorumlamadan Aybar'ın ulusal bağımsızlık hassasiyetini anlamanın imkânı yok; 1950'li yılların genel ortamını bilmeden Aybar'ın ''suskunluk yazıları''nı yorumlamak mümkün değil; veya 1960'lar solundaki teorik farklılaşmaları izlemeden, sonraki siyasal bölünmüşlükleri anlamak kolay değil. Dolayısıyla bir biyografinin anlamlı olabilmesi tarihsel bağlamına oturtulabilmesine bağlı. Böylece ilk önce yazar konusunu anlayabiliyor, daha sonra da okuyucuya anlatabiliyor. Bir de, özellikle yazar için çok öğretici tabii.

- Geçmişte çok eleştirilen Aybar çizgisine karşı çıkanların büyük ölçüde 1980, özellikle 1990'lı yılların başından sonra ''sol''dan liberalizme, şimdiki tanımıyla ''neo-liberalizm''e savrulduğunu görüyoruz. Bu şaşırtıcı mı sizce?

- Değil. Aybar'ın savunduğu apaçık doğrulara ve evrensel değerlere ısrarla karşı çıkanların bazıları, inançları kendilerini bağlı hissettikleri sistemlerin çöküşüyle birlikte çökünce, boşlukta kalmamak için başka bir sisteme körü körüne bağlanmak durumunda kalmışlardır. Sorun gene bağımsız düşünebilme yeteneğinde veya yeteneksizliğinde aranmalı. Örneğin, sosyalist blokun çöküşü Aybar'ın sosyalistliğini hiçbir şekilde sarsmamıştır, çünkü ondan bağımsızdır. Aybar'a göre, insanın insanı sömürmesi bitmedikçe sosyalizm için mücedele de bitmeyecektir.

- Aybar'ın savunularının günümüzdeki önemi ve yeri konusunda ne dersiniz?

- Aybar sosyalizm ve demokrasinin özünü 1940'lı yıllarda kavramış, sonra da arayış içinde bir entelektüel olarak düşüncelerini geliştirmiştir. Aybar'a göre sosyalizmin amacı somut insanın sömürüden ve yabancılaşmalarından kurtulması, yani gerçekten özgürleşmesidir. Bu da üretim araçlarının kamu mülkiyetine, emekçilerin toplumsal yaşamın her alanında söz ve karar sahibi olmasına ve demokratik üst yapı kurumlarının gelişerek yaşamasına bağlıdır. Bu anlamda, demokrasi ve sosyalizm aynı şeylerdir. Aybar'ın Osmanlı-Türk toplumsal ve siyasal yaşamı üzerine olan analizleri de büyük ölçüde tutarlı ve ufuk açıcıdır. Sonuç olarak, Sovyet sosyalizmine getirdiği eleştirileri, SSCB çöktükten sonra çok daha anlamlı hale gelen Aybar, sosyalizmin özgürlük ve demokrasi gibi evrensel değerlerine yaptığı ısrarlı vurguyla, bu konuda değerli makaleleri olan Sayın Aylin Özman'ın sözleriyle, Türk solunda ''40'lardan 90'lara bir köprü'' olmuştur. Aybar'ın düşünceleri hâlâ canlı ve sağlamdır. Öyle kalmaya da devam edecek gibidir.

Bir Siyasal Düşünür Olarak Mhmet Ali Aybar/Barış Ünlü/ İletişim Yayınları/ 328s.

 

 
sayfa başına dön