AKP, KADROLAŞMA VE ÖZKÖK
MUSTAFA BALBAY
Son günlerde
gazetecilik için sık kullandığımız tümcelerden biri şu:
“bu Irak
krizi olmasaydı,bu haber manşet olurdu!”
Gerçekten de
ekonomiye,eğitime toplumsal yaşama ilişkin pek çok haber,iç
sayfalarda kaynayıp gidiyor.Bunlardan biri de kadrolaşma...
Her siyasi
iktidarın onulmaz hastalığı.
Ancak AKP
iktidarında yaşananlar öncekilerden farklı. Daha densiz, daha
saygıdan uzak hareket ediyorlar. Hani şunu desek yeridir:
Devleti
yönetmeye değil, hükmetmeye yönelik bir niyet var!
Kültür Bakanı
Erkan Mumcu ve Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik 'in yaklaşımları,
eleştirilere verdikleri yanıtlar gidişin yukarıdaki saptamayla
örtüştüğünü gösteriyor.
Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer , devlet kadrolarına atanan kişilerin iyi
seçilmesi için çok ciddi bir çaba harcıyor. Önceliği, kişinin
atanacağı alana uygunluğuna veriyor. Laiklik konusundaki
hassasiyetini sürdürüyor. Sezer'in tavrını bilen hükümet, Köşk'ü de
devre dışı bırakmanın arayışı içinde. Çankaya'dan dönen atamalar
için de ''görevlendirme'' yöntemini seçiyorlar. Bu kişileri
Köşk'ün onayını gerektirmeyen alanlara yerleştiriyorlar.
AKP'liler
görevden almak istedikleri kişiye karşı her türlü yöntemi
deniyorlar. Gitmemekte ısrar ederse, hakkında soruşturmaların
açılacağını, bunlarla uğraşmasının zor olacağını söylüyorlar.
Kendisini yalnız hisseden bürokrat da çareyi, ''çekiliyorum''
demekte buluyor.
Mumcu ve
Çelik'in önceki gün Meclis'te yaptığı konuşmalar, bu yolda hiçbir
engel tanımayacaklarını gösteriyor.
Asker üzerinden siyaset
AKP yönetiminin
Diyanet İşleri Başkanı'yla bile özel olarak uğraşması, devlet
kadrolarına ''kendi anlayışına uygun'' kişileri getireceğinin
en önemli göstergelerinden biri.
AKP'liler bu
yolda önlerinde engel kalmadığını düşünüyorlar. Daha açık bir dille
ifade etmek gerekirse, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök 'ün
Erdoğan hükümetiyle ilişkilerini dikkate alıp, laikliği erozyona
uğratacak adımlar atsalar bile, buna karşı çıkılmayacağını
düşünüyorlar!
AKP'nin yayın
organlarında Özkök'le ilgili en çok kullanılan ifadelerden biri şu:
''Durumdan
vazife çıkarmayacak!''
Özkök, bulunduğu
makam gereği Türkiye'nin güvenliği için önemli olan bütün hassas
konulara karşı duyarlı bir kişi. Ancak akla zaman zaman şu soru da
gelmiyor değil:
Acaba 18 yıl
yurtdışında kalmasının da etkisiyle ülke hassasiyetlerine ve
dengelerine Batı gözlüğüyle mi bakıyor?
AKP'nin asker
kökenli milletvekillerinden Aziz Akgül 'le Özkök'ün neredeyse aylık
olağan görüşme haline gelen buluşmaları yararlı görülmese
yapılmazdı. Özkök'le Akgül'ün Kara Harp Okulu'ndan gelen
dostluklarını sürdürmelerinden doğal bir şey de olamaz. Erdoğan 'ın
3 Kasım sonrasında Özkök'le Genelkurmay karargâhında görüşmesi
sırasında da hazır bulunan Akgül'ün getirip götürdüğü mesajlar
devlet yönetiminin daha sağlıklı olmasını da sağlayabilir! Ancak,
AKP iktidarının kadrolaşma karşısında takındığı tutum ve laiklikle
ilgili hassasiyetlerle dalga geçecek kadar ileri gitmesi, bu
görüşmeler başka şeylere mi yarıyor, sorusunu gündeme getiriyor.
Türkiye'de
askerler üzerinden siyaset iki biçimde yapılıyor:
1- Bizi
destekleyin, askeri kışlasında en iyi biz tutarız!
2- Bizi
destekleyin, asker de bizim arkamızda!
Özkök'ün kişisel
olarak takındığı tavır ülkenin en demokratik biçimde yönetilmesi
kaygısıyla olabilir, ancak bunun AKP katında algılanması ikinci
şıkka giriyor. AKP'nin pek çok açılımını yaptık, biri de şu
olabilir:
Acil Kadrolaşma
Partisi!
Bu kadrolaşmayla
askerler de bir gün devletin içinde kendilerini yalnız
hissedebilirler.
Cumhuriyet’ten alınmıştır |