...

......

Ana Sayfa

Arşiv Katkıda Bulunanlar Yararlı Linkler E-Mail
.. BİR KONUŞMA VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ (3)
MUSTAFA KEMAL / MUSTAFA SUPHİ 


Alev ATEŞ 


10 Eylül tarihi çoğu kişi tarafından TKP 'nin doğum günü olarak kabul edilir. Elbette bu kuruluşa giden yolda çok aşamalardan geçilmiştir. Ancak TKP' nin TKP olarak bugünlere varan biçim ve özünü bulması 10 Eylül l920 Bakü toplantısı ile başlamıştır. Bu nedenle de, doğum günü olarak bu tarih tek esaslı tarihtir. 
Bu tarih Kafkasya'nın da alabildiğine karışık olduğu bir zaman dilimi içindedir. Bölge ülkeleri Kızılordu'nun büyük desteği ile "Bolşevizm" i seçmiştir. Özellikle Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan'da olanlar , yani bu köklü rejim değişikliği Türkiye'de ki mütegallibeyi, esaslı şekilde korkutmaktadır. Mustafa Kemal'in (ordunun) bolşevikleşmiş olması ve bolşevikliği benimsemesi korkusu etrafı sarmıştır. Üstelik, Yeşil Ordu, Halk İştirakiyun Fırkası, Şeyh Servet'in meclis konuşmaları (büyük alkışlarla karşılanır) ürküntüyü had safhaya ulaştırmıştır. Özellikle Erzurum mebusları bu büyük tehlike karşısında Kazım Karabekir'den istedikleri ölçüde destek göremediklerinden şikayetçidirler. Nitekim ; " ...elimizde kuvvetli metin bir ordu vardır. O ordu ile Ermenistan'a savlet ettik. Pek az zamanda üç saatte Kars kalesini devirdik. Maalesef bu teşkilat ordu arasında da var. Erzurum'a girdiğimiz zaman muhtelif cereyanlar vardı. İçlerine girdim. Bir takım ordu zabitanı arasında bunun askere sirayet edeceğinden de korkuyorlardı. Nefere ; atı tımar etmeyeceksin, memleketine gideceksin gibi propagandaların efrada tesiri olmuyor değildi. Propaganda bir takım safdil insanlara nüfuz etmekten hali kalmıyor. Ordunun başındaki Kazım karabekir Paşa hazretlerine müracaat ettik, orduda bir şirazesizlik olabiliri mi dedik. Mamafih dedi ; kanaatıma gelince: belki efendiler garip gelecektir sözüm , benim kanaatime kalırsa, İslamiyetle Bolşeviklik arasında pek az fark vardır, dedi. Bunda miras, zekat yok Paşam dedim ; bizim akidemizle bu tevaffuk etmez. Beni mi kandırıyorsunuz, yoksa ne buyuruyorsunuz ?... Hatta efendiler arkadaşlarınıza... bundan başka çarei necat yoktur ve bolşevikler bana söz verdi. Ben murahhası askeri tayin olundum. Bu teşkilatı memleketi içinde yapacağım, buyurdular." Bu konuşmayı yapan Erzurum mebusu Hüseyin Avni Bey gibi düşünenler hiç de azınlıkta değildir. Ermenistan'nın bolşevikleşmesi köklü Ermeni düşmanlığından dolayı ve bolşevik yönetimin Türkiye'nin verdiği kurtuluş savaşına sempatiyle yardım etmesi, "iyi" karşılanırken, Azerbaycan'da Türkistan'da bolşevik katliamından söz edilerek, "...Mustafa Suphi denilen adam gibi bir takım serseri insanlar, vatansız insanlar Azerbaycan'a dolmuş, Azerbaycan'da propaganda yapıyorlar, Türkiye'yi kurtarmak için." hezeyanları ile korkularını açığa vuruyorlardı. Doğudan "...bir tufan gelmektedir..." bu da ".. Rusya'da (ki) Bolşevizm, Komünizm, hakiki Marksizm..." dir. 
Bu hezeyanlar ve kışkırtmalar yeni değildir. Mecliste uzunca zamandır Mustafa Kemal ve arkadaşlarının (ordunun) bolşevikleşmeye doğru hızla gitti ği kuşkuları dile getirilmektedir. İçeride tehlike olarak gördükleri, Halk İştirakiyun kurucularının kellesini isterken, öte yandan Bakü'de iyice şekillenip, bir zamandır Mustafa Kemal'le ilişkisi olduğunu bildikleri Mustafa Suphi' nin TKP 'sinin de "yok edilmesini" istemektedirler. 
(Aslındra bu istekleri de bu konuşmaların yapılmasından birkaç gün sonra yerine getirilecektir. Ama, dönemi ve içinde bulunduğu koşulları çok iyi değerlendiren Mustafa Kemal için bu hezeyanlar yersizdir, gereksizdir ve en önemlisi de zamansızdır. Gereken gerektiği zaman yapılacaktır elbette.) Mustafa Kemal'in bu türden düşünenleri yatıştırmak için yaptığı uzun konuşma aslında TKP ile doğrudan ilişkin olarak ilk kez düşüncelerini açıklaması açısından da önemlidir bence. Gerçekte Mustafa Kemal ve arkadaşları (ordu) ne içerideki ne de dışarıdaki "komünistliği" gerçek bir tehlike olmaktan ötede, "Rus Bolşevikliğinin" ilişki kurulması gereken "acentaları" olarak görmektedirler. Özellikle Mustafa Kemal, Mustafa Suphi'nin Lenin nazarında önemli olduğu düşünmektedir. Yani Mustafa Suphi ile temaslarına esas hakim olan görüş, Mustafa Suphi'nin TKP'si değil ama Lenin'in, Kemal'in verdiği savaşa bakış açısıdır. Ve iyi bir zamanlamanın ne denli önemli olduğunu bilmektedir. Kanımca Lenin'de aynı duygular içindedir. Onun için de ilişkiler, TKP lilerin katledilmesine, Yeşil Ordunun ezilmesine, Halk İştirakiyyun 'nun tüm liderlerinin meclisten atılıp, mahkum edilmelerine karşın gelişerek sürmüştür.( Hatta yardımların kesilmesini isteyen Stalin'e karşı, Lenin ve Troçki'nin üstelemesiyle, destek artarak sürmüştür. -Bu bilgi M.Tuncay'dan-)

Mustafa Kemal şöyle değerlendiriyor TKP 'yi ve Suphi'yi bu hezeyanlara karşı:
MUSTAFA KEMAL PAŞA (Ankara) - Efendiler, zannediyorum ki, gayet mühim ve ciddi bir mesele üzerindeyiz...Hükümetin bugüne kadar takip ettiği siyaset tamamen amali milliyeye mutabıktır...
Yalnız iki kelimesini zikredeceğim, ki o da hududu milliye dahilinde milletin istiklalidir ve bu gayet kuvvetli ve büyük mana ifade eder esastır....Efendiler, bu iki esas üzerinde yürüyen insanlar, düşünen dimağlar bittabi Komünizmin vasi ve kuyudatını parçalayan esasları ile mutabakatta bulunamaz... Meclisiniz ve Hükümetiniz mustakil bir devlet olarak Rusya Bolşevik Cumhuriyeti denilen bir devletle münasebatı siyasiyesinde hiçbir vakit komünistlik ve Bolşeviklik esasatını dahi telaffuz etmemiştir... bendeniz tekrar ediyorum, milletimizin, devletimizin, Heyeti Aliyenizin Ruslarla olan münasebatı doğrudan doğruya iki müstakil devletin karşı karşıya olan ve herbiri kendine ait gayelerini tamamen mahfuz bulundurmak şartıyla bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da devam edeceğinden şüphe etmeyiniz. Rus Bolşevik Hükümeti resmiyesi, ricali resmiyesinin bizim olan, bizim resmi ricalimizle olan temas ve münasebetlerinde Rusya dahilinde bu milletin soysuz, herhalde sersem bir takım evlatları oralarda da serseriliklerine devam etmişlerdir. İşte bu serseriler bir iş yapmak hülyasına kapılarak zahiren memleketimize ve milletimize na^fi olmak için Türkiye Komünist Fırkası diye bir fırka teşkil etmişlerdir ve bu fırkayı teşkil edenlerin başında da Mustafa Suphi ve emsali bulunmaktadır. Bunlar doğrudan doğruya bir hissi vatanperverane ile ve hissi hakiki milli ile değil, benim kanaatimca belki kendilerine para veren, kendilerini himaye eden ve bunlara ehemniyet atfeden Moskova'daki prensip sahiplerine yaranmak için bir takım teşebbüsatı serseriyanede bulunmuşlardır. Bunların yaptıkları, Rus bolşevizmini muhtelif kanatlardan memleket dahiline sokmak olmuştur. Bu suretle memleketimize, milletimize hariçten komünizm cereyani sokulmaya başlanmıştır. 
Diğer taraftan efendiler, memleket dahilinde komünizmin ne olduğunu bilmeyen... Bolşevik kuvvetinin bizim için kuvveyi naciye olabileceğini farz eden ... hatta bu hariçten gelen komünizm cereyanına temas etmeksizin kendiliğinden Komünizm teşkilatı yapmak hevesine düştüler. Bir zaman geldi ki, Ankara'da, Eskişehir'de şurada burada memleketin birçok yerinde bir çok insanlar, birbiriyle rabıtalar olmaksızın Komünistlik teşkilatı kurmaya ...dolaşmaya ve propaganda yapmaya başlamışlardır...Komünizmin ne olduğunu bilirse münevveran o zaman memleket dahilinde tatbikine cevaz verebilir. Fakat münevveran dahil olduğu halde Halk, Ordu, komünizmin ne olduğunu bilmiyor..." Ülkenin koşullarının komünizmin yerleşmesi için gelişmemiş olduğunu ve aydınların, ordunun dahi komünizmin ne olduğunu bilmediğini söyleyen Mustafa Kemal gene de komünizm tehlikesini küçük bir azınlığın fevri hareketi ile "...inkilap teşebbüsünde" bulunulabileceğini söyleyerek bunu da engellemenin yollarını meclise anlatmaktadır. 
"Efendiler, iki türlü tedbir olabilirdi. Birisi doğrudan doğruya Komünizm diyenin KAFASINI KIRMAK; diğeri Rusya'dan gelen her adamı derhal denizden gelmiş ise vapurdan çıkarmamak, karadan gelmiş ise hududunharicine defetmek gibi zecri, sedid, kırıcı tedbir kullanmak. Bu tedbirleri tatbik etmekte iki noktai nazardan faidesizlik görülmüştür. Birincisi; siyaseten hüsnü münasebatta bulunmayı lüzümlu addettiğimizRusya Cumhuriyeti kamilen komünisttir. Eğer böyle zecri tedbir tatbik edecek olursak o halde bilakaydüşart Ruslarla alaka ve münasebatta bulunmamak lazım gelir. ...O halde tatbik edeceğimiz tedbirler de dostluğunu istediğimiz bir millet, bir hükümetin prensiplerini TAHKİR ETMEMEK mecburiyetindeyiz. İşte bun noktaı nazardan zecri bir tedbir kullanmak istemedik. İkinci noktai nazar...; Malumu aliniz fikir cereyanlarına karşı fikre istinat etmeyen kuvvetle mukabelede bulunmak, o cereyanı imha etmedikten başka, herhangi bir muhatabınızla, herhangi bir insanla konuşulduğu zaman onun herhangi bir fikrini kuvvet zoru ile redederseniz, o ısrar eder, ısrar ettikçe daha çok ileri gidebilir. BİNAENALEYH FİKİR CEREYANLARI CEBİR VE ŞİDDET VE KUVVETLE REDDEDİLEMEZ. Bilakis takviye edilir."
Bu uzun konuşmasında Mustafa Kemal, sözünü ettiği tedbirler silsilesinden olmak üzere Ankara'da bir Komünist Fırkası kurduklarını ve "programı hükümetçe görülmüş bu partiye komünistim diyenlerin" girebileceklerini eğer memleket içinde bunun (komünizmin) tatbik edilemeyeceğini görüp gösterdikten sonra da bu partinin kendini dağıtacağını söyler. Bu arada "Halk İştirakiyyun fırkası namı altında bir fıkranın hükümete müracaat ettiğini..." ancak, "...bu fırkanın (HİF) sebeb ve hikmeti teşekkülünü...bilmediğini" söylerken "Halk İştirakiyyun Fırkası, doğrudan doğruya komünizm mahiyetini gösterir bir fıkradır ve mevsuk malumata göre burada bulunan RUS Sefarethanesi ile ve tamamen hali temasta bulunuyorlar..." diye eklemekte ve gerçek tehlikenin içerideki söylemler değil (çünkü dediğimiz gibi komünizmin maddi temeli yoktur) dışarıdan bir Rus tehlikesi olarak tespit etmektedir. 
Kazım Karabekir'in de gerekli önlemleri almayışını ileri süren hatta Paşa'nın bolşevikleşmiş olabileceğini ihsas eden "islamcı, padişahcı, halifeci ama aynı zamanda bağımsızlıkçı" kesime karşı sert açıklamalar yaparak güvenceler vermektedir. Üstelik Mustafa Suphi ile temasa geçmenin hiçbir mahzuru olmadığını, Suphi ile kendisinin çok daha önce temas kurduğunu, hatta Paşa'nın "...komünistlerle temasta olanlara karşı komünist görünmesi vaki olabilir. (Bu) Memleket ve millet için nafi bir siyasi temin etmek içindir. Hakikatte bolşevik ve komünist olduğu için ) değildir. Gidrek bu kesime karşı sartleşir Mustafa Kemal : "...Paşa gayet zeki, fatin ahlaklı, namuslu fevkalade haluk, namuskar,müdebbir bir adamdır ve bunların fevkinde hasleti vardır ki ilk temasa geldiğinde Hüseyin Avni Bey anlayamaz...Hüseyin Avni bey biraderimiz Kazım Paşa'yı tekdirde hata etmiştir." Mustafa Kemal bu hatayı sert bir dille anlatırken "sivillerin" bu işleri fazla karıştırmaması gerektiğini ihsas etmektedir. "...Mustafa Suphi geliyor. Bir defa Mustafa Suphi'yi herkesten evvel şarkta Hüseyin Avni beyden evvel meydana çıkaran Kazım Karabekir Paşadır.. Bu adamın MEMLEKETE GİRMESİNİN MUZIR OLACAĞINI TAKDİR eden Kazım Karabekir Paşadır ve BUNUN MEMLEKET HARİCİNE TARTEDİLMESİ LAZIM GELECEĞİNİ BİLEN DE Kazım Karabekir Paşadır. BUNUN PLANINI YAPAN DA Kazım Karabekir Paşadır. Yoksa Erzurum VALİLİĞİNİZ değildir...Fatinane bir surette yapmış olduğu herkesten evvel icabedenlere faaliyet veren Kazım Karabekir paşadır...Bilmem bolşeviklere mütemayil imiş, Mustafa Suphi'nin bilmem nesi imiş...Herkesten evvel kuvvetli tedbir alan Kazım Paşadır." 
Mustafa Suphi ve yoldaşlarının Türkiye'ye giriş yapmalarından sonra gerici kesim alabildiğine paniklemiştir. Bunu BMM 'de peşpeşe dile getirmekte ve kelle istemektedirler. Bu kelleler elbette verilecektir. Ancak zamanlamasının tespit edecek olan da belledir. Zira : "...Mustafa Suphi ile ilk temasta bulunduğu zaman yalnız muhabere etmedim. Benim nezdime ademi mahsus göndermiştir. (Bu Süleyman Sami olmalıdır. Ve bu adam R.N.İleri'ye göre ajandır. AA) Hakikaten Eskişehir'de bulunduğum sırada Mustafa Suphi ve daha bir adamın imzasıyla bir vesikayı ve bir mektubu hamilen bir zat bana mülaki oldu. Mustafa Suphi bana müracaat ediyor ve diyor ki ; bizim hariçte maksadı teşekkülümüz dahildeki maksadı millimizi teshil ve teminden ibarettir. Binaenaleyh size nasıl hizmet edebiliriz ? Bu mektubu bana getiren adam aynı zamanda bana mahrem olarak diyor ki ; heyeti merkeziyeye dahilim. Bu adam LENİN' in yegane adamıdır ve LENİN Türkiye ile bir iş yapmadan evvel mutlaka Mustafa Suphi ile ( okunamıyor) bu adamın etrafını sarmaktadır...Ben doğrudan doğruya Mustafa Suphi'nin mektubuna cevap yazdım..." derken açıkça önem verdiği şeyin Mustafa Suphi olmadığını ve gerektiğinde onun "hal" edilebileceğini ancak LENİN'in Bolşevik Rusya'sının tavrının çok önemli olduğunu düşünmektedir. Nitekim konuşmasının sonunda eleştiri getirenlere, siz diyor : "Necati Beyle, Hamit Beyin muttali olduklarıs heyeti murahhasanın bir faaliyet safhasına belki vakıfsınız. Fakat Kazım Karabekir Paşaya Heyeti Vekileden verilen TALİMATA vakıf mısınız ? Bana yazmış olduğu telgrafnamede zatı alinizin de malumatı vardır. Meseleyi tenvir için soruyorum. Orada ne renk ve şekil göstereceğine dair Hamit bey ve Necati Beyin malumatı yoktur." 

Kazım Karabekir'in Mustafa Kemal'e gönderdiği ve M.Suphi'nin haledilmesi gerektiği telgraflar çeşitli kaynaklarda bulunmakta ama "Heyeti Vekile" den giden ve onulmaz M.Suphi düşmanı valilerin ve mebusların bile haberi olmayan talimatı ben hiçbir yerde bulamadım. Vali (Deli) Hamit 'e çektiği telgrafla Suphi ve arkadaşları hakkında bilgi istediğini ancak bu telgrafın Suphi ve arkadaşlarının öldürülmesinden sonra açılması nedeniyle M.Kemal'in hareket imkanı bulamadığını (R.N.İleri) kabüllensek bile, LENİN' i incitmediği sürece, bu katliamın hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur.
Fakat Türkiye Komünist hareketinin (TKP) ilk Marksist-Leninist karakterli örgütünün "kitleselleşme" , "kitlelerle bütünleşebilme" harekatının önü bu katliamla 1960 yılında Türkiye İşçi Partisinin kuruluşuna kadar kesilmiş oldu. 

Alıntılar : TBMM zabıtları, 22.1.1921 günlü oturumu.