ATI ALAN ÜSKÜDARA GEÇERKEN!....
Dr. Ergun GÖKNEL
AKP iktidarının bugün yaptıklarını
1994 yerel yönetim seçimlerinden sonra (o tarihte Refah Partisi)
İstanbul’da dolaylı olarak yaşadım, daha doğrusu izledim.
Yakından bildiğim İSKİ
kurumundaki kadro değişikliklerinin nasıl yapıldığını ve ne
amaçla yapıldığını, hangi yöntemlerin kullanıldığını çok
iyi gözlemleme olanağını buldum. Bugün iktidara gelince
AKP’nin yaptıkları biraz daha büyük çapta hemen hemen aynısı.
Yapılan basitçe şu: Önce en üst
kademedeki bürokratlar ve teknokratlar değiştirilir. Bu değişiklikte
en önemli unsur ideolojik birliktelik, ketumluk ve sorgulamadan üst
kademe emirlerinin yerine getirilmesidir. Bu aşamadaki kişiler
“istişare” işlemine katılmazlar. Yalnızca verilen talimatları
uygularlar.
Bu birinci aşama ile hem zaman
olarak yapılan değişiklikler en alt kademelerdeki değişikliklerdir.
Çaycı, odacı, şoför gibi hizmet görevleri hızla yandaşlara
verilir. Eski iktidarın elemanları ne düşüncede olurlarsa
olsunlar değiştirilirler. Böylece iş bekleyen yandaşlara işyeri
sağlanmış olur.
En son değiştirilenler ise, yeri
zor doldurulacak teknik elemanlardır. Bunların yanına yandaşlardan
birer yardımcı verilir. Konunun zorluğuna göre, belirli bir süre
sonra, yapılacaklar öğrenilince yandaş yardımcılar asaleten
atanırlar.
Bütün bu işlemler sırasında
kendiliğinden ayrılmayan “eskiler” özel işlemle yıldırılmaya
çalışılır. Kolay yılanlar ya emekliliklerini isterler veya
istifa ederek kendi işlerini kurmaya çalışırlar. Birkaç tanesi
de diğer kurumlara atanmalarını isterler. Yıldırılamayanlar için
özel yöntemler geliştirilmiştir. Mesela 1994 yılından sonra İSKİ
üst kademeleri için, ki bunlar genellikle eski yönetimin genel müdür
yardımcıları, daire başkanları ve bölüm müdürleridir, Sarıgazi’de
çitlerle çevrelenmiş bir işyeri uygun görülmüştür. Kentten
uzaklığı, normal taşıt vasıtalarıyla erişilme zorluğu fizik
zorluklardır. İş verilmeyerek, dış dünyaya iletişimleri
olanak dışı kılınarak ve sıkı bir denetim altında tutularak
da psikolojik baskı yapılır.
Tabii bir de yeni yönetime hemen
uyum sağlayabilenler vardır. İlk günlerden itibaren tesettüre
giren hanımlar, Cuma namazını kaçırmayan erkekler, “günaydın”
yerine “Selamünaleyküm” diye selam verenler birdenbire çoğalmaya
başlar.
Sonuçta en fazla iki yıl içerisinde
tüm kadrolarda gerekli değişiklikler yapılmıştır. Bıktırarak,
korkutarak veya çıkar sağlayarak uyum sağlanır. Artık herhangi
bir direnç olmadan istenenler yapılacak duruma gelinmiştir.
1994 yılında özellikle İstanbul
Büyükşehir Belediyesinde ve İlçe Belediyelerinde uygulanan yöntemler
bugün de devletin tüm kadrolarında uygulanmaktadır. Bugün de,
kabul edilen 2003 yılı Bütçe kanunu ile benzeri değişikliklerin
yapılmasına olanak sağlanmıştır. Ve kadrolaşma devletin tüm
kademelerinde başlamış ve devam etmektedir. Özellikle de eski
RP, sonra FP ve şimdi de AKP yönetimindeki yerel yönetim kadroları
merkeze taşınmaktadır.
Özellikle 1973 yılından sonra hızlanan
siyasi kadrolaşma günümüzde son sınırına kadar gelmiştir.
Parti veya siyasi düşünce yandaşlığı devletin tüm kadrolarını
sarmıştır. İktidar
değiştiğinde en alt kademeden başlayarak en üste kadar tüm
kadroların değiştirilmesi artık olağan sayılmaktadır. Bugün
de karşılaştığımız aynı olgudur. Devlet hizmeti yerini parti
hizmetine terk etmiştir. Yerine getirilen görevin kalitesi ikinci
ve hatta son plandadır. Önemli olan iktidar partisine olan
sadakattir.
Bugün de iktidar partisi AKP aynı
yolu izlemektedir. Önemli olan bilgi ve yapılan işin kalitesi değil,
iktidarda olan siyasi görüşe bağımlılıktır. AKP’nin
yerel yönetim kadroları müthiş bir hızla merkezi
iktidara taşınmaktadır. Burada bilgi değil siyasi inanç birinci
plandadır.
Türkiye Cumhuriyetinde bir iktidarın
cesaret gösterip, yandaşlarının baskısına karşı koyması,
bilgiye, beceriye ve dürüstlüğe önem vermesi
gerekmektedir. İktidarlar değiştikçe en alt kadrolara kadar, tüm
personelin de değişime uğramasından artık vazgeçilmelidir. Türkiye’nin
bu kadar yetişmiş insanı yoktur. Devlet kademelerinde görev
alacak nitelikli elemanların devamlı değiştirilmesi bir taraftan
yapılan görevin kalitesini düşürmekte diğer taraftan
hizmetteki devamlılığı aksatmaktadır.
Sonuçta devlet görevlerinde partizanlık ve siyasi düşünceye dayalı
hizmet anlayışı son aşamasına varmıştır. Halka hizmette
verilen zarar inanılmaz derecededir. Birinin bu gidişe cesaretle
dur demesi gerekir. Devlet kadroları içerisinde kızağa çekilmiş
kaliteli eleman bolluğu vardır. Dolayısıyla akılcı bir yaklaşımda,
işini hakkıyla ve dürüstçe yapacak nitelikli eleman sıkıntısı
çekilmeyecektir. Tek gereken bu girişim için gerekli olan siyasi
cesarettir.
|