Ç i m d i k
Kılavuzu Karga
Çimdikçiler
tanıktır.
Elimiz
çok zaman çok kaşındı.
Ama
inat ve sabırla ihracatçıya dokunmadık.
Çünkü
şu kavanoz dipli dünyada kaynağı, parası, itibarı, ya da
dolandırma yeteneği yüksek yöneticisi olan her toplum... Ya
varlığını satıp savarak... Ya yöneticisinin yeteneğini
kullanarak tüketimin de, israfın da daniskasını yaşayabilir.
Ama
ancak üreten ve ürettiğini salt kendi halkına değil, bütün dünyaya
satan toplum uygardır.
Bu
yüzden ihracatçılar, zaman zaman... Yaptığı işle, ürküttüğü
kurbağaya değmeyecek vurguna özense de, uluslararası kurtlar
sofrasının katılım payı... Olmadı bahşişi sayarak çimdiklemedik.
Ama
kurtlar sofrasında boğuşan, ülke ekonomi-politiğine madik atmaya
kalkarsa, hiç kusura bakmasınlar... Belimize bir nice sahip olsak,
elimize de, dilimize de olamayız.
Bakın,
izleyin de hak verin.
TİM
(Türkiye İhracatçılar Meclisi) Başkanı Oğuz Satıcı’yı
duymuş... Duymadınızsa okumuşsunuzdur.
“TC.
Merkez Bankası uluslararası tefeci Soros’u örnek almalı... Dövizi
yükseltemiyorsa, faizi indirmeliymiş.”
Ne
kadar masum bir istek değil mi ?
Bütün
akıldaneler... En başta Ankara Ticaret Odası Başkanı Oğuz Aygün...
Akademik bilgiçler ve onlara özenenler, anında defter kalem çıkarıp
manüplasyon... Pardon hesaba oturdular ?
Neymiş
efendim, biri dolar 1.700 binken 1 milyon dolar getirse. Tl.na çevirip
bir yıl faize yatırsa... Sonra dolar 1.500 binken yeniden dolar
alsaymış, yaklaşık 750 bin dolar kazanırmış.
Getirmiş...
Yatırmış mı ?
Orası
hazretleri ilgilendirmiyor.
Onların
hesabı defter... Pardon bilgisayar üzre.
Hadi
lâfı dolandırmayalım.
Getirmiş
yatırmışsa, helâl olsun !..
TC
milyon dolarlar için IMF memurları önünde kaç takla atıyor.
Geçelim
!..
Ve
gelelim örnek gösterilen şu ünlü tefecinin encâmına.
Soros
bile, Mayıs 2002’de 1.700 bin Tl olan doların, 2003’te 1.500 bin
olacağını bilememiş ki...
Yıllardır
tefeye yatırıp Türkiye’nin iliğini kemiğini düdüklediği 8
milyar doları Tl.ne çevirip yine yatıracağına, çekmiş, gitmiş.
Eee
!..
Gelelim
işin aslına.
Besbelli
Oğuz Satıcı... Meclisinin üyeleri... Oğuz Aygün... Ve özentileri,
ya Soros cinini örnek almadıklarından... Ya defterleriyle
bilgisayarları, kafaları gibi kof olduğundan mandepsiye basmışlar.
Irak
varvarasında doların 2, hatta 2.5 milyonlara tırmanacağını
varsaymışlar. O yüzden de üretip 1.700 binken sattıklarının
bedeli dolarcıkları hemen teknolojiye olmasa, hammaddeye yatıracaklarına,
yurtdışındaki bankalara yatırmışlar.
Soros
misâli paradan para kazanmayı beklemişler.
Dolar
1.500, hatta 1.450’lere gerileyince, yandım anam !..
Merkez
Bankası Başkanına veryansın !..
“Doları
1.700’ün üstüne çıkaramıyorsan... Onu yabancı bankada tutmak
için aldığımız kredilerin faizlerini düşür !..
Bunun
için de bankacı gibi değil, leş kargası gibi davran.
Bak,
örneğin de hazır !..”
Bir
gürültü... Bir patırtı...
Paracıklarını
yüksek kazanç uğruna finans kurumlarda batırma sabıkalısı birkaç
bakanı...Damdan düşenin halinden anlar, diye horona feryada kattın
mı ?
Kaymaklı
ekmek kadayıfı !..
Merkez
Bankası Başkanı gerçekten bankacı...
Hem
de IMF korumasında özerk bir bankacı ise, karşıya geçer.
“Ananız
çok mu güzel ?
Siz
kendi işinize bakın... Dolar düşünce malınız ucuzladı. Daha çok
üretin, daha çok satın.
Üstelik
Euro yükseldi. AB’de ABD ile rekabet fırsatı doğdu.
Bırakın
Soros kendi işine baksın.
Aşık
atayım derken, eline düşmemeye çalışın.
Ben
de kargaları örnek alacağıma, rezervlerime... Enflasyon, borç,
alacak ve karşılık hesaplarıma bakayım.
Enflasyon
öngörüleni tutmadan faizi düşürürsem, ithal sefahatin köçekçesi
karşısında siz bile şaşırırsınız.”
Deyiverir.
Belki
böylelikle, ülkesini tokatlayanın, izi yüzünde bulacağını, Satıcı,
Aygün ve benzeri kardeşlerimiz de öğrenir.
Cici Verheugen
Müjde...
Müjde !..
Verheugen
cenapları bağışta bulunmuşlar.
Mübarek
ağızlarını Deniz Baykal’a çevirmişler...
Ve
genişlemeden sorumlu komiser olduğundan beri ilk kez... Ama besbelli
son olmayacak biçimde... Türkiye’nin üyelik sürecine ilişkin ve
akl-ı evvellerimizin zülf-ü yârine uygun kelâm buyurmuşlar.
2004
Aralığı, üyelik başlangıcı olabilirmiş !..
CHP
lideri Deniz Baykal öyle
sevinmiş, öyle sevinmiş ki !..
Alman
Sosyaldemokrat Başbakanıyla ikili görüşmeyi istemeden bir an önce
müjdeyi duyurmak için yurda dönmüş.
Verheugen
sağolsun !..
Deniz
Baykal’ın ivecenliği dert görmesin.
Aman
ne sevindik, ne sevindik.
Eh
artık başımız göğe erer.
Ve
AB’nin dayatmayla sökemediği bir nice tırnak varsa, biz kendimiz
kendi ellerimizle söker sunarız.
Hem
canım herşey bizim için değil mi ?
Ne
var bunda ?
Elin
keferesi, bizi kulübüne almak için uygarlaştırmayı bu kadar
isteyecek de... Biz ayı, eşek miyiz ?
Bir
istiyorsa, on verelim ki, “necip Türk milletinin,” iyiliğe karşı
neler verebileceğini kanıtlayalım.
Üstelik
bakın o, tarih “telâffuz etmeye” de başladı.
Elimizi
çabuk tutalım da, tren kaçmasın.
Yoksa
AB yöneticileri ne cindir !..
ABD
karşısında politik açıdan çok sıkışan... Asya, özellikle de
Japonya krizi öncesindekine benzer bir manüplasyonla düşüşe geçen
doların ekonomisini de daraltacağını görüp yer ve zamanında
alacağı önlemle yeni ve güçlü pazar gereksinimini ortadan kaldırır.
Ve
Verheugen yeniden kamçıyı alır.
Türkiye
sevdasından kaçacak bucak arayan AB mecnunlarının suratlarında mı
olur... Popolarında mı, rasgele vereder.
Sonra
halimiz nice olur ?
İyisi
mi, hazır havuç tutmaktayken, yutuverelim.
Pardon,
isteneni fazlasıyla yapıp, giriverelim.
Şimdi
siz de çimdikçiye, bahtı kara memur, âmirleri ne emretse onu işlemeye
mahkûm deyip durma, demeyin.
Öyle
bir şey mi, dedik !..
Bakın
ne güzel, entel entel takılıyoruz.
İş Yasağı Çıktı
Sendikalarımızın
da !..
Sendikasız
emekçilerin de, gözü aydın !..
İş
yasağı TBMM’nden geçti.
Gerçi
henüz umut Çankaya tepesinde.
Ama
eninde sonunda, İş Güvencesi gitti... İş güvensizliği geldi.
Başbakanımız
ne buyurdu ?
“Güvencenin
aslı, işyerinedir.”
Ne
ayıp !..
İşçinin
güvencesi mi olurmuş ?
Yâni
zengin mi, zengin... Akıllı mı, akıllı... Bilgili mi, bilgili...
Cesur mu, cesur... Yetenekli mi, yetenekli... Güçlü mü, güçlü
koskoca insanlar işyeri açmış... Bunca adama ekmek bağışlamış
!..
Şimdi
durup dururken... Seçimde yüzde 2 oy alamayan zâlim Ecevit’in işverenlerden
öç almak amacıyla çıkardığı İş Güvencesi Yasasını yürürlükte
bırakmanın âlemi ne ?
İşçi
dediğin baldırı çıplak, güvence müvence... Grev mrev... Direniş
mireniş diye niye mızıldanır ki !..
İşyerinin
güvenliğini tehlikeye sokmak için değil mi ?
Oysa
onlar çalışmasalar da, etkili ve yetkili işyeri sahipleri, o koca
makineleri işletir... Kafası kızarsa bütün işçileri atar.
Otomasyon yoluyla dağ gibi üretimi gerçekleştirir.
O
yüzden aslolan işyerinin güvencesidir !..
İşçi
dediğinin güvencesi olmayacak ki, lokmasının itaat, taat ve
ibadetten ibaret olduğunu bir iyice anlasın.
Anladınız
mı sendika ağaları ?
Ve
sendikasızlığı çıkarına uygun sanan işçilerle, işsizler ?
Anlamadınızsa,
yasak onaylanınca anlarsınız.
Sonu Benzemesin
Hay
Allah !..
Biz
de bu AKP neyin devamı diye merakımızdan ölüyor...
Bakanlarının
bir yarısına bakıp ANAP’ın... Öteki yarısına bakıp
Fazilet’in... Devşirmelerine bakıp MHP’nin... DYP’nin...
DSP’nin mi, devamı diye fal açmaktan helâk oluyorduk.
Sağolsun
Başbakanımız !..
Antalya
kampında ceket çıkarırken, apaçık ve kepkesin DP’nin devamı
olduklarını buyurdular da, birinci ağızdan öğrendik.
Gerçi
DP ilk serbest seçimde yüzde 53... AKP son serbest seçimde yüzde
35 oy aldı.
DP’de
de yobazlar vardı... Ama onlar Kuvvayı Milli mucizesine katılmış
yobazlardı. AKP’ninkiler ise dinî mücahede yobazları... Hem
bu... Hem oy bağlamında kafaları benzeşse de, bedenleri... Hele
hele tabanları hiç mi hiç benzeşmiyor ahkâmı kesiyor... Hem,
aman “genç subaylar” cunta munta kurup, komutanlarını da aşarak
darbe marbe yapmaya kalkmasınlar da... Sonu onunkine benzemese, diye
herkesi toplu duaya çağırmaya hazırlanıyorduk.
Allah
başımızdan eksik etmesin !..
DP
kurucularının birinci, ikinci dereceden 70 kadar mirasçısı bizi
bu tür sapmalardan kurtardı.
“DP,
“Atatürk ilke ve devrimlerinin” gerçek anlamda hayata geçirilmesi
amacıyla kurulmuştu. Atatürk “ilke ve devrimlerine” karşı
olduğu her hal ve tavrından belli bir parti, DP’nin devamı
olamaz...”
Deyip
çıktılar !..
Eee
!..
Bu
fetva üzerine AKP de, çimdikçi de kaldı mı ortada ?
O
neyin devamı olduğunu bilemeyecek.
Biz
neyin devamı diyeceğimizi şaşıracağız.
Artık
iş yine size kaldı.
Kuzum
bu AKP neyin devamı ?
Halâ mı ?
Dışsatımımız
Mayıs 2003’te de ilerliyor.
Sanayide
kapasite kullanımı artış hızını sürdürdü.
Kıbrıs’ı
vermedik... AB “müzakere tarihinden” öte “üyelik sürecini”
konuşmaya başladı.
Haksız
Irak Savaşı’na bulaşmadık. ABD çok kızdı. Ama Güney Kıbrıs
Rumları bile bizi sevmeye başladı.
Futbol
Milli Takımımız yine dünya üçüncüsü.
Basketbol
takımımız başa soyunuyor.
Süreyya
Ayhan şampiyonluğu kaptırmadı.
Liseli
gençlerimiz hem felsefede, hem matematikte birinci oldu.
Sivil
gençler askerî... Genç askerler cihat törenlerinden sıkıldıklarını
şek ve şüphe götürmez biçimde açıkladılar.
Orhan
Pamuk’un “Benim Adım Kırmızı”sı İrlanda’da ödül aldı.
Sertab
Erener Eurovizyon şarkı yarışmasında birinci oldu.
Genelkurmay
Başkanımız “genç subayların” rahatsız olduğunu Başbakanlığa
gelerek bizzat Başbakan’a söyledi.
Yayın
yönetmenimiz, bazı çekinceleri olsa da, İnadına’yı okur eleştirilerine
açtı.
İş
bir daha size düştü çimdikçiler !..
Türkiye’de
halâ iyi şeyler de yapılamaz diyen...
Kendi
değerlerinden kaçıp el fersudelerine kucak açan...
Uygarlığa
katkıda bulunacağına, nimetini en kolay tüketenlere parmaklarımız
yetmiyor.
Hadi bakalım,
işbaşına !..
|