Emekçilerin 
Kurtuluşu
Kendi
Eserleri
Olacaktır.

                 
K. MARKS

 


ÇELMELER, TEKMELER VE KIRMIZI KART...

Abdullah AYSU

  Kurtuluş Savaşı sonrasında Türkiye ekonomik ve sosyal olarak yeniden düzenlenirken, nüfus yoğunluğunun kırsal alanda olması nedeniyle tarım ağırlıklı bir politika izledi.  Bu dönemde tarımsal yaşamı ve üretimi geliştirecek birçok atılımlar da gerçekleştirildi.

1950’lere kadar bu politikalar sürdürüldü. 1950’ de Menderes büyük bir halk desteğini arkasına alarak iktidar oldu. Halkın bu denli güçlü desteğini alan Menderes, büyük bir U dönüşü ile eskinin tam tersi bir uygulamaya girişti. Türkiye tarımının bağımsız gelişmesine ilk çelmeyi taktı.

Kendisinden önceki dönemde kurulmuş olan tarımsal Kamu İktisadi Teşebbüslerini– ki bunlar şimdi özelleştirme adı altında uluslararası sermayeye peşkeş çekilmektedir- demokratik yönetimlere devrederek kırsal alanda yaşayanları köylülükten çıkarıp çiftçi yapabilecekken yapmadı. Marshll Planı’yla Türkiye’ye reva görülen üretim girdilerinde dışa bağımlı politikalara ülkeyi ve tarımcılarını mahkum etti.

Menderes’ten sonra gelen politikacılar, Menderes tarzı politikaları izleyerek ülkemiz tarımının gelişmesine ikinci bir çelme  takıyorlardı. Ekonomistlere göre Menderes sonrası dönemde dünya ekonomisi altın dönemini yaşıyordu. Türkiye ise bağımsız olmayan, güdümlü politika(cı)ları nedeniyle bir türlü hakkı olan atılımı yapamıyor/ yaptırılmıyordu.

Şöyle ki;

Avrupalı 2i’nci Dünya Savaşı’ndan sonra ineklerinden 300-400 litre, koyunlarından ise 70-80 litre süt alıyordu. Türkiye’nin aynı dönemlerde kara sığırları 160-180 litre, koyunları da 30- 40 litre süt veriyordu. Dünya ekonomisi altın dönemini yaşadığı 1970’lerin ortalarına kadar Avrupalı politikacılar ülkelerini çok geliştirdiler. 300-400 litre süt veren ineklerini 5 tona, koyunlarını da 70-80 litreden 270-280 litre süt verir duruma getirdiler. Benim köylüm diyenler de, 1970’lerin ortalarına gelindiğinde  ineklerin süt verimini Avrupalının koyunlarından elde ettikleri süt verimi olan 280- 300 litre seviyesine kadar(!) çıkarabildiler. Koyunlarımızın da süt verimini Avrupalıların koyunlarının başlangıçtaki verimi olan 70-80 litre seviyesine ancak çıkarabildiler.

1980’ lere gelindiğinde ise öyle bir çelme taktılar ki, çelmeyi yiyen ülke ve insanlarımız bir daha doğrulamayacak duruma sokuldu. Artçı depremler misali tarım kesiminde çelmeler birbirini izledi.

Bunlar;

ü       Tarımsal KİT’lerin özelleştirilmesi,

ü       Tarımda desteklerin kaldırılması,

ü       Tarımda subvansiyonların azaltılması  ve giderek kaldırılması,

ü       Tarımsal kredi faizlerinin yükseltilmesi,

ü       Tarım Satış Kooperatifleri ve Birliklerinin tesislerinin AŞ’lere dönüştürülerek satılması gibi art arda takılan çelmelerdi.

Çiftçiler daha toparlanmaya fırsat bulmadan hükümetler tarafından Şeker Yasası, Tekel Yasası çıkarılarak üretmeleri engellenmeye başlandı. Yani çelmeyle yere düşürülen çiftçiler bu yasalar ile yerde tekmelenerek dövülmeye başlandılar.

Şimdi de Kamu Reform Yasası ile Tarım Bakanlığı taşra teşkilatları İl Özel İdarelerine bağlanıyor. Örgütsüz olan çiftçiler şimdi ne yapacak? 59. AKP Hükümeti bu son çelmeyle çiftçiyi kafa üstü çakıyor. Çiftçi telef olmadan AKP’ye kırmızı kartı kim gösterecek?  

 

 
sayfa başına dön