|
|
HÜKÜMETE
MEKTUP
Sami
EVREN
Emek
Platformu Sözcüsü
Emek Platformu Bileşenlerinin GATS Anlaşması Genişletilme
Müzakerelerinde Türkiye'nin pozisyonu hakkında bilgilenmek ve
Emek Platformunun görüşlerini yansıtmak için oluşturdukları
18 soruluk metin; Emek Platformu adına dönem sözcüsü KESK Başkanı
Samı EVREN tarafından, Başbakan Abdullah GÜL, Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN, Devlet Bakanı Ali
BABACAN, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESKOĞLU'na
13 Mart 2003 tarihinde gönderilmiştir.
13 Mart 2003
Sayın
Mehmet Ali ŞAHİN
Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı
Sayın Bakan,
Ülkemizin 1986-1994 Uruguay Raundu sonucunda imzalamış
olduğu Hizmet Ticareti Genel Anlaşmasının halen devam etmekte
olan ikinci tur müzakereleri hakkındaki çeşitli kaygılarımızı
sizinle paylaşmak ve Hazine Müsteşarlığı da dahil olmak üzere
çeşitli kaynaklardan edindiğimiz, 1994 yılı metnine ilişkin
bilgilerin yanı sıra 2000 yılında başlayan yeni müzakerelerle
ilgili duyumların yanıtlarını sizden alabilmek amacıyla yazıyoruz.
Bu bağlamda, diğer pek çok düzenlemenin yanı sıra, anlaşma
metninde yer alan üye devletlerin “en çok kayrılan ülke (MFN)
ilkesine sadık kalmaları zorunluluğu” ile liberalizasyon
seviyelerinde negatif bir değişiklik yapmama taahhüdünün, Emek
Platformunun bütün bileşenlerini doğrudan ilgilendirdiği, sizin
de kabul edeceğiniz bir gerçekliktir. Diğer yandan, söz konusu
ilke (MFN) ile ilgili olarak alınmış olan istisnaların uygulama
süresi 5 yılı doldurduğunda DTÖ Hizmetler Ticareti Konseyince
incelemeye alınacağı ve bu istisnaların geçerlik süresinin
ilkesel olarak 10 yılı aşamayacağı; “Nitelik koşulları
ve prosedürleri, teknik standartlar ve lisans koşulları”nın,
“hizmet ticareti için gereksiz engeller oluşturmaması”nın
zorunlu olması ve nelerin “gereksiz engel” sayılıp, nelerin
sayılmayacağına ilişkin hiç bir kriterin belirlenmemiş olması;
anlaşmanın, Hükümetlerin yalnızca ticari amaç dışında ve
herhangi bir başka hizmet sunucusuyla rekabet etmeksizin sundukları
hizmetler haricindeki bütün sektörlerdeki tüm hizmetleri
kapsaması dolayısıyla kamu yararı bulunan eğitim, sağlık, ulaşım,
enerji ve su hizmetleri gibi yaşamsal alanları da kapsayan yapısı; biz, Emek Platformu bileşenlerinin endişelerini daha da arttırmakta
ve bu denli bağlayıcı , kapsamlı bir anlaşmanın detaylandırma
sürecine nasıl olup ta kamu çalışanları ve işçi sendikaları
da dahil olmak koşuluyla tüm sosyal aktörlerin dahil edilmediği
sorusunu yanıtsız bırakmaktadır.
Yukarıdaki ön tespitler ışığında, belirlemiş bulunduğumuz
aşağıdaki soruların yanıtlarını Sayın Bakanlığınızdan,
teklif ve taahhüt listelerinin DTÖ’ne sunulacağı son tarih
olan 31 Mart 2003’ten önce alabileceğimizi umuyoruz.
1- GATS
ve ilgili taahhüt ve müzakerelerinin, ülkemize bugüne kadarki
katkısı ne olmuştur?
2- Türkiye’nin
MFN statüsü verdiği ülke/ler var mıdır? Varsa, bu ülkeler
hangileridir?
3- Söz
konusu bu ülkelerin yatırım ve ticaret erbabına tanınmış olan
ayrıcalıklar nelerdir?
4- Türkiye’nin,
1994 metninin dizaynı sırasında farklı hizmet sektörlerinde MFN
istisnası olarak aldığı derogasyonlar, ikinci tur müzakereler
sonunda (2005 yılı Ocak ayından itibaren) tamamen kaldırılacak
mıdır? Türkiye delegasyonunun bu konudaki pozisyonu nedir?
5- GATS
Madde 14-Genel İstisnalar (a)’da üye devletlerin, kamu ahlakının
korunması veya kamu düzeninin sürdürülmesi için gerekli olan düzenlemeleri
yapmaya devam edebilecekleri belirtilirken, bir yandan bu düzenlemelerin
keyfi veya yersiz bir ayrım veya hizmet ticaretine gizli bir kısıtlama
oluşturacak şekilde uygulanamayacağı, bir yandan da kamu düzeni
istisnasının, sadece toplumun temel menfaatlerinin gerçek ve
yeterli derecede ciddi tehditlerle karşı karşıya kaldığı
durumlarda geçerli olabileceği kısıtlamaları getirilerek hükmün
işlevsizleştirildiği dikkat çekmektedir. Toplumun temel
menfaatlerinin gerçek ve yeterli düzeyde ciddi tehditlerle karşı
karşıya olup, olmadığına kim/ler ve nasıl karar vereceklerdir.
Anlaşmada toplumsal çıkarların korunup, geliştirilmesiyle
ilgili yegane hüküm olan 14-a’nın da şartlara bağlanarak işlevsizleştirilmesi
konusunda Bakanlığınızın pozisyonu nasıldır? Ne tür çalışmalar
yapılmaktadır?
6- Madde
A-II’de “Yabancı hizmet sunucuları idari kararlara itiraz etme
ve yetkilendirme başvuruları reddedildiğinde bilgilendirilme hakkına
sahiptirler. Belirli taahhütlerin yapıldığı bir hizmetin arzında
yetkilendirme gerekli olduğunda ve yurtiçi hukuk ve düzenlemelere
göre tam bir başvuru yapıldığı takdirde, sonuca ilişkin
kararların makul bir süre içinde alınması gerekmektedir”
denmektedir. Cezai müeyyideye bağlanmış olan bu maddeye göre,
ya yurt içi düzenlemeler GATS’a uygun hale getirilerek, ya da
aksi taktirde yabancı yatırımcıların yurt içi düzenlemelerin
GATS’a aykırı olduğu gerekçesiyle itiraz etmeleri sonucunda
toplum yararı göz ardı edilebilecektir. Müzakereler dahilinde bu
husus dikkate alınmakta mıdır? Bu maddeye ilişkin Bakanlığınızın
müzakere pozisyonu nedir?
7- Yine Madde A-II’de “İstek üzerine yetkili merci
başvuru ile ilgili bilgi vermek durumundadır. GATS, bu koşulların;
rekabet ve hizmet sunumu kabiliyeti gibi objektif ve şeffaf
kriterler üzerine kurulmuş olması, hizmetin kalitesini temin
etmek için gerektiğinden daha külfetli olmaması ve lisans prosedürünün
kendi içinde hizmet arzına kısıtlama getirmemesi için ilkeler
geliştirmeye çalışmaktadır.” denmektedir.
Buradaki temel kriter “rekabet” olduğuna göre, hizmeti
bilfiil verenlerin hak ve kazanımlarının korunması imkansız
hale gelmeyecek midir? Başka bir deyişle, bu hüküm, hizmet sektörü
yatırımcılarına, çalışanların
sosyal güvenlik katkı paylarına
katkıda bulunmaktan ya da yıllık ücretli izin haklarını
kullanmalarından şirketlerin
rekabet gücünü zayıflattığı gerekçesiyle imtina etme yetkisi
vermiş olmuyor mu? Aynı madde şirketlerin
yeniden yapılanma, teknolojik gelişmeler ve ekonomik kriz
gibi durumlarda “rekabet gücü” gerekçesini kullanarak sosyal
sorumluluklarından kaçma olanağı sağlamıyor mu?
8- Mode 2 / Yurtdışında tüketim başlığı altında ,
“bu mode ile listeyi düzenleyen ülke vatandaşının, listede
ifade edilen hizmeti bizzat yurt dışına giderek sağlayabilip, sağlayamayacağı
ifade edilmektedir. Bir ülke, vatandaşının yurt dışına çıkışını
genel anlamda kısıtlıyorsa, bu kısıtlama hizmete özel bir kısıtlama
olmasa dahi “Kısıtlama” olarak addedilmektedir. Örneğin, Türk
vatandaşının turizm hizmetini yurt dışında almasına yönelik
bir kısıtlama mevzuatımızda yer almamasına rağmen, geçmiş yıllarda
yurt dışına çıkışlarda ödenmek zorunda olan 100 Dolarlık
Toplu Konut Fonu ödemesi, ülkemizin ilk taahhüt listesinde yer
almıştır. Ancak, müzakere süreçlerinde bu uygulama kendileri
ile müzakere masasına oturulan diğer ülkeler tarafından yurt dışına
çıkışı caydırıcı bir uygulama olarak eleştirilmiş, kendi
hizmetlerini pazarlamaya engel bir tedbir olarak nitelendirilmiş ve
kaldırılması talep edilmiştir” açıklaması yer almaktadır. Yeniden
uygulamaya konmuş olan yurt dışına çıkışlarda ödenmesi
gereken Toplu Konut Fonu katkı payı uygulamasının haksız bir
durum yaratıp yaratmadığı tartışmasını bir yana bırakarak,
gerçekte gelir dağılımını iyileştirme amacıyla kullanılabilecek
bu tip uygulamaların bile GATS anlaşmasına aykırılığının
ileri sürülebilmesi anlaşmanın boyutlarının bugünden öngörülemeyeceğini,
ancak pratikte karşılaşılacak sorunlarla ve süreç içinde anlaşılabileceğini
ortaya koymaktadır. Gerçekten de Yurt dışına çıkış, çoğunlukla
turistik ya da ticari gerekçelerle ve ancak mali olanakları
elveren, yüksek gelir gruplarının kullanabildiği bir imkandır.
Bu gelir grubundan elde edilen fonlar konut edindirme, eğitim,
istihdamı arttırma gibi toplumsal ihtiyaçları karşılamada
kullanıldığında gelir dağılımına bir ölçüde de olsa
adalet kazandırılmış olacaktır. Başka bir deyişle, bu tip bir
düzenlemeye karşı çıkmak ülkelerin gelir dağılımı
politikalarına, bozucu yönde doğrudan müdahale anlamındadır.
Bu gerçekliğe rağmen ve geçmişe dönük hiç bir değerlendirme
yapılmaksızın GATS’ın ikinci tur müzakerelerine başlanması
ve hatta yeni taahhütlerde bulunma noktasına gelinmiş olması,
bilinmeyenler üzerinde yapılan bir pazarlık değil midir?
9- DTÖ tarafından yapılan yorumda MFN ilkesinin,
sadece hukuki ayrımcılığı (düzenlemelerden kaynaklanan ayrımcılık)
değil, fiili ayrımcılığı (resmi olarak ayrımcı olmayan düzenleme
ve tedbirlerin uygulanmasından kaynaklanan ayrımcılık) da
yasakladığı belirtilmiştir. Ülkelerdeki yasal mevzuatlar
hiç bir zaman kayıt dışı sektöre izin vermediği halde,
uygulamada istisnasız bütün ülkelerde kayıt dışı sektör
realitesi vardır. Bu durumda, GATS ile , yabancı şirketlere de
kayıt dışı faaliyet gösterme avantajı mı tanınacaktır? Ve
pratiğe kadar inen, aslında üye devletin başka bir üye devlete
sağladığı istisna ile hiç bir ilgisi olmayan “uygulamada ayrımcılık”
ilkesi, yalnızca resmi düzeyde belli ülkelere tanınmış ayrıcalıkları
düzenleyen MFN’nin kendi mantığına aykırı değil midir?
Ekonomiyi kayıt altına almadan Anlaşmayı nasıl uygulamayı
ve vatandaşı hangi araçlarla koruyabilmeyi öngörüyorsunuz?
10- MFN’nin
son derece geniş tutulan kapsamı yapılan tanımlamada daha net görülebilmektedir:
“Her Üye, bu Anlaşmada kapsanan bir önlemle ilgili olarak;
herhangi bir diğer Üyenin hizmetlerine ve hizmet sunucularına, diğer
bir ülkenin benzer hizmetleri ve hizmet sunucularına uygulanandan
daha az kayırıcı olmayan bir muameleyi, derhal ve şartsız
olarak uygulayacaktır. Bu zorunluluk, belirli bir taahhüt yapılmış
olsun ya da olmasın, tüm sektörlerde, hizmet ticaretini etkileyen
tüm önlemler için geçerlidir. En kayırıcı muamele DTÖ üyesi
olup olmadığına bakılmaksızın bir üçüncü ülkeye uygulanan
en iyi muamele olarak tanımlanmaktadır.” Bu hüküm gereğince,
Endüstri Bölgeleri ile ilgili ikili anlaşmalar, yatırımların
karşılıklı teşvik anlaşmaları ya
da Serbest Bölge uygulamaları birer örnek teşkil edecek midir?
Başka bir deyişle, GATS’a bağlı olarak yatırım yapacak
yabancı yatırımcılar vergi, sosyal güvenlik ve sendikal
konularda ciddi kısıtlamaların söz konusu olduğu serbest bölge
uygulamalarındaki gibi mi faaliyet göstereceklerdir? Yatırımcılara
böylesi bir hakkın tanınması sonucunda amaçlanan acaba bütün
ülkelerin, dolayısıyla dünyanın bir serbest bölge haline
getirilmesi midir?
11- Derogasyon Listeleri başlığı altındaki Madde
II nin Muafiyetleri Hakkında Ek’te
“(MFN) uygulamasından muaf tutulmanın şartlarından en
önemlisi; Derogasyon Listesine alınacak olan bir önlemin, en geç,
Anlaşmanın yürürlüğe girdiği tarihte listelenmiş olmasıdır.
DTÖ’nü oluşturan Anlaşma’nın yürürlüğe girdiği
tarihten sonra uygulamaya konulacak yeni muafiyetler için anılan
Ek esas alınarak derogasyon almak mümkün bulunmamaktadır. Hizmet
Ticareti Konseyi, 5 yıldan fazla süre için kabul edilen bütün
muafiyetleri gözden geçirecektir. İlk gözden geçirme, DTÖ’nü
oluşturan Anlaşma’nın yürürlüğe girmesinden (1995) sonraki
5 yılı geçirmeden yerine getirilecektir. İlke olarak, bu gibi
muafiyetler 10 yıllık süreyi geçemezler. Her halükarda bunlar,
birbirini izleyen ticareti serbestleştirme roundlarındaki müzakerelere
tabi olacaktır.” denmektedir. Yukarıda sayılan
maddeler de dahil olmak üzere MFN ile ilgili bütün düzenlemeler,
aslında GATS anlaşmasının üzerinde pazarlık etmenin mümkün
olmadığını, bugün bazı istisnai korumalar yapılabilse bile,
bunların sürdürülebilir olamayacağını ortaya koymuyor mu?
Belirlenen tarihten sonra sürdürülmesi öngörülen her hangi bir
yaptırım sözkonusu mudur? Bu konuya ilişkin Bakanlığınızca
yapılan herhangi bir çalışma bulunmakta mıdır?
12- GATS’ın
uygulama alanı” başlığı altında “GATS prensipleri, üye
devlet hükümetlerinin hangi düzeyde olursa olsun aldıkları
hizmetler ticaretini etkileyen önlemlere uygulanabilir. “Önlem”
geniş bir terim olup, “bir üye tarafından kanun, nizamname,
kural, usul, karar, idari işlem veya başka bir biçimde alınan önlem”i
kapsamaktadır. Önlemler, “merkezi, bölgesel veya yerel hükümetler
ve otoriteler” ve “merkezi, bölgesel veya yerel hükümet
otoritesi tarafından devredilen yetkileri kullanan hükümet dışı
kurumların aldığı önlemleri içerir.” denmektedir. Bu
hüküm uyarınca, ÇED Raporu hazırlama ve düzenleme
kurum ve kuruluşları; ÇED Raporu değerlendirme kurulları;
Sağlık kurumlarınca verilen raporlar; eğitim alanında, Danıştay’a
öğrenciler tarafından yapılan itiraz ve başvurular; işçi sağlığı-iş
güvenliği amacıyla 50 kişiden fazla işçi çalıştıran işyerlerinde
işyeri hekimliği sistemi, vb ilişkin diğer düzenlemelerin hizmet ticareti önünde kısıtlayıcı
engeller olduğu ileri sürüldüğünde, bu düzenlemeler kaldırılmak
zorunda mı olunacaktır?
13- “2.1
GATS sadece Hükümetler arasında yapılmış bir anlaşma olarak
değil, öncelikli olarak iş dünyası ve hizmet ihraç etmek, dışarıda
yatırım yapmak ve faaliyet göstermek isteyen özel şirketler
yararına bir enstrüman olarak değerlendirilmelidir. 2000 yılında
yapılacak olan hizmetler müzakerelerinin gelecek turu, dünya çapında
bir liberalizasyon hedefi ile tüm sektörlerde ticaret ve yatırım
olanakları yaratacaktır. İş dünyası her zaman olduğu gibi
aktif olmalı, bu aşamada Müsteşarlığımızdan bilgilendirilme
taleplerini, isteklerini sürekli ve güncel tutabilmelidir" cümlesinde
GATS’ın öncelikli olarak iş dünyası ve özel şirketler
yararına bir enstrüman olarak tanımlanması, hizmetleri bilfiil
üretenlerin hak ve kazanımları ile ilgili kaygılarımızı ve
anlaşmaya muhalefetimizi haklı çıkarmaktadır. Hizmet üreten
emekçiler ile bu hizmetlerin tüketicisi konumunda olan ülke halkının,
GATS gibi bir anlaşma sonrasındaki geleceğine dair görüşleriniz
nelerdir? Tanımlanan bu aktörler mi kamusal alanı oluşturmaktadır?
14- 2000 yılında başlayan yeni GATS müzakerelerinde sınıflandırma
(classification) ya ilave olarak bir de salkımlandırma
(clustering) yaklaşımının benimsenmiş olduğunu dünyanın çeşitli
ülkelerindeki farklı demokratik örgütlerden bizlere ulaşan
bilgilerden öğrenmiş bulunuyoruz. Salkımlandırma
anlayışının Dağıtım, Çevre, Turizm, Enerji ve Lojistik
hizmetleri ile bağlantılı (?) tüm alt hizmet gruplarının da
piyasa ekonomisine açılmasını kapsayacağı Avrupa Birliği’nin
resmi dokümanlarındanda anlaşılmaktadır. Böylesi bir yaklaşım,
ülkelerin, hiç bir taahhütte bulunmadıkları “bağlantılı”
hizmet alanlarını da kapsayacak, örneğin turizm sektörü GATS
kapsamına alındığında ulaşım, sağlık, su ve belediye
hizmetleri ve diğer bağlantılı hizmetler de piyasaya açılacak
mıdır?
15- Tüm
sektörleri kapsayan Yatay Taahhütler (Horizontal commitments) inde
tanımlanan kısıtların kaldırılması yoluyla, kapsamının
genişletilmekte olduğu doğru mudur? Bu tip kapsamlı ve geri dönüşü
olmayan (stand still principle) taahhütler vermenin tüm sakınca
ve tehditleri ayrıntılı olarak düşünülmüş ve konunun öznesi
durumunda olan tüm taraflarla görüşülmüş müdür?
16- Uyuşmazlıkların çözümü ile ilgili olarak “Uyuşmazlıkların
Halli Panelinde, konu GATS’dan kaynaklanan haklar ve yükümlülükler
ışığında irdelenir. Bu Panelde, aşağıda belirtilen iki çeşit
durum gözlemlenmektedir: bir üyenin yükümlülüklerini veya
spesifik taahhütlerini yerine getirmemesi, bir önlemin GATS hükümleri
ile çelişmemesine rağmen, bir Üyenin belirli bir taahhüt altında
gerçekleşmesini umduğu bir faydanın boşa çıktığını veya
zedelendiğini düşünmesi.” denmektedir. Ancak, bir üye
devlet tarafından alınan bir önlemin, GATS hükümleri ile çelişmemesine
rağmen, yatırımcıların umutlarının boşa çıktığına hükmetmesi
gibi son derece sübjektif, muğlak ve hatta gerekçesiz şikayetlerin
bile DTÖ-Panel’lerine taşınabilecek olması, anlaşma
hedefini aşan, şirketlerin kazançları uğruna toplumsal kazanımları
yok sayan bir anlayıştır. Bakanlığınızın bu maddeyle ilgili
görüşleri nelerdir?
17- Ülkeler, teklif ve taahhüt
listelerini en son 31 Mart 2003 tarihinde Dünya Ticaret Örgütü’ne
iletmek zorundadır. Bu bağlamda, Hükümet hangi ülkelerden hangi
teklifleri almış, hangi ülkelere hangi taahhütlerde bulunmuş
olacaktır? Ülkemizin 1995 taahhüt listesinde yer alan hizmet sektörünün
dışında, sektörlerinin zarar göreceği açık ve yasal ve idari
düzenleme yapılması gerekli ve bu nedenle açılmaması öngörülen
sektörler nelerdir? Hangi
sektörlerin hangi gerekçeler ile açılması öngörülmektedir? Açılmasına
karşı ya da açık sektörlerdeki ülke kısıtlarının korunmasına
ilişkin sektör görüşü olan sektörler hangileridir? Ve bu sektörlere
ilişkin Bakanlığınız/Müsteşarlığınızın tutumu ve gerekçeleri
ne olacaktır?
18- GATS
müzakereleri dahilinde oluşturulan sektör teknik görüşleri ülke
politikalarını oluşturmakta mıdır? Sektörler bazında kabul
edilen ulusal veya uluslararası siyasi kriterler nelerdir? Bu
kriterlerin belirlenmesinde, sektör temsilcilerinin görüşleri alınmış
mıdır?Avrupa Birliğine aday üye olunması nedeniyle müzakereler
kapsamında alınan siyasi kararlar neden sektör temsilcilerine
resmi olarak tebliğ edilmemektedir?
Saygılarımızla
Anti-mai.org ’tan alınmıştır.
|
|
|