BİR TÜKENİŞİN HİKAYESİ
Önder AKER
1982 Anayasası ile
2821 sayılı Sendikalar Yasası ve 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi,Grev ve Lokavt
Yasası temel işçi hak ve özgürlüklerini kısıtlayan başlıca hukuki araçlar olmuştur.
Üç düzenlemenin
ortak yönü 12 Eylül’ün askeri yönetim koşullarında
gerçekleştirilmeleri ve birkaç istisnası dışında, tümüyle sermayenin isteklerine
uygun yapılmış olmalarıdır.
Mayıs 1983’te
2821 ve 2822 sayılı Yasalar kabul edildiğinde, Türkiye İşveren Sendikaları
Konfederasyonu (TİSK) Genel Başkanı Halit Narin varılan noktayı şu sözü ile ortaya
koymuştur:
...Yirmi yıl
bizim anamız ağladı; şimdi sıra sizde...”
..1982 Anayasasına
Doğru
1982
Anayasasının hazırlık süreci Milli Güvenlik Konseyi’nce 29 Haziran 1981’de kabul edilen “Kurucu Meclis Yasası” ile başlamıştır. 2485 sayılı Yasaya göre
Kurucu Meclis, Milli Güvenlik Konseyi ile Danışma Meclisi’nden oluşacaktı. Temel görevi
yeni Anayasayı hazırlamaktı. Bu tamamlandığında Anayasa hükümlerine uygun biçimde
siyasi partiler yasası ve seçim yasası çıkarılacaktı.
Anayasa tasarısı
17 Temmuz 1982 günü açıklandı. Tasarı temel hak ve özgürlükleri, kamu
özgürlüklerini ve sosyal devlet ilkesini ayaklar altına alıyordu. O tarihte
faaliyette bulunmasına izin verilen Türk-İş’ e göre “...Anayasa tasarısı bu
şekliyle benimsendiği takdirde sağlıklı bir demokrasi kurulamaz; geleceğe de güvenle
bakılamaz” dı. Türk-İş “çoğulcu ve özgürlükçü demokrasinin
temelinde vatandaşa güven esası vardır;
Anayasa tasarısında ise Türk Ulusuna güvenilmediği bellidir” diyor, şöyle
devam ediyordu: “...Bu güvensizlikle demokrasiyi özgürlükçü ve çoğulcu yapacak
ilkeler dışlanmış, çalışanlar son derece ağır haksızlıklarla karşı karşıya
bırakılmışlardır. Vatandaş Devlete karşı değil, Devlet vatandaşa karşı
korunmaya çalışılmaktadır...”
Türk-İş
yakınıyor, esas itibariyle 1961 Anayasasına vücut veren ilkelerin korunmasını
istiyordu...
“Mutlu
Azınlık” (!)
“Anası
ağlama sırasının işçilere geldiğini” savunanların
yaklaşımı ise farklıydı...
Türkiye
İşveren Sendikaları Konfederasyonu’na (TİSK) göre “...sosyal sorunlara 12
Eylül 1980 tarihinden önceki bakış açısı ülkemizi kötü bir ortama sürüklemişti;
bu sebeple, demokratik rejimi bir daha sarsılmayacak biçimde sağlam temellere oturtma
çabasında, sosyal sorunlar -bir başka açıdan-
ele alınmalıydı”.
TİSK “bir
başka açıyı” şu sözlerle açıklıyordu:
“...Geçmişte
işveren/işçi ilişkilerine yaklaşımda daima işçilerin himayeye muhtaç olduğu görüşünün
hakim olduğu bilinen bir gerçektir.Artık işçinin ezildiği, istismar edildiği
iddialarının geçersizliği ortadadır. İşçilerin bugün ulaştığı seviye
memurlara sağlanan imkanların çok çok üstündedir.Bunun yanında üç milyona yakın
işsizin varlığı düşünülürse, ülkemizde çalışan işçilerin mutlu bir azınlık
teşkil ettiği söylenebilir. Bu durumu geçmiş tecrübeler ışığında artık
savunmak mümkün değildir. Bu sebeple, sosyal sorunlara yaklaşırken işçi lehine
yorum kriteri terk edilmeli ve ülke yararı gözetilmelidir...”
Böylece 12
Eylül 1980 sonrasında işçiler “mutlu azınlık” olmuştur !
Beklenen de,
bu mutlu azınlığın (!) temel hak ve özgürlüklerinin elinden alınmasıdır; böylece
sosyal sorunlar çözülmekle kalmayacak, aynı zamanda “ülke yararları da gözetilmiş
olacak” tır.
Danışma
Meclisi Anayasa Komisyonu bu görüşleri geniş ölçüde paylaşmış, Anayasa
Tasarısının ekonomik ve sosyal haklar ve ödevler bölümü, hemen tümüyle işveren
istek ve görüşlerine göre hazırlanmıştır.
Tasarının
Danışma Meclisi’nde görüşülmesi sırasında da tablo değişmemiş, işçilerin,
Meclis üyesi üç eski sendika yöneticisi aracılığıyla, uluslararası hukuk
kurallarına ve demokrasi ilkelerine uygun gerekçelerle sunduğu 45 önerge teker teker reddedilmiştir.
Bu gelişmeyi
Danışma Meclisi tarafından kabul edilen Tasarının Milli Güvenlik Konseyi tarafından
değerlendirmesi izleyecek ve orada da “üyelik aidatlarının işçi ücret
bordrolarından kesilmesi” dışında, kısıtlamalar genel olarak korunacak,
Anayasa bu şekliyle halk oylamasından çıkacaktır.
İşveren
Kazanımları
Türkiye İşveren
Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) sonuçtan memnundur. TİSK’e göre “...yeni
Anayasamız özellikle sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler bölümünde çalışma
hayatımızı ilgilendiren çok önemli düzenlemeler getirmiştir. Bu düzenlemeler
geçmiş dönemde iş hayatında yaşanan olayların tecrübelerinden yararlanıldığını
ve gelecekteki çalışma barışının sağlam temeller üzerine kurulmasının düşünüldüğünü
göstermektedir. Hiç şüphe yok ki, 11 Eylüle gelişte, 1961 Anayasası anlayışının
belli ölçüde rolü olmuştur Böyle bir ortamı yeniden yaşamamak ve sosyal ve
ekonomik hakları ideolojik emellere alet etmemek için yeni Anayasanın ihtiyaç duyulan
düzenlemeleri getirdiği söylenebilir...”.
TİSK,
istekleri doğrultusunda, önce Anayasaya,
daha sonra da Mayıs 1983’te gene Milli Güvenlik Konseyi tarafından çıkarılacak
2821 sayılı Sendikalar Yasası ile 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt
Yasası’na yansıtılan kısıtlamaları şöyle
açıklamıştır:
·
İşçiler ve işverenler
aynı zamanda birden fazla sendikaya üye olamayacaklardır. (m.51/5)
·
İşçi sendikalarında
ve üst kuruluşlarında yönetici olabilmek için en az 10 yıl bilfiil işçi olarak
çalışmış olma şartı aranacaktır.(m.51/6)
·
Sendikalara siyasi
faaliyette bulunma yasağı getirilmiştir.(m.52/1)
·
İşyerlerinde
sendikal faaliyette bulunma o işyerinde çalışmamayı haklı göstermeyecektir.
(m.52/2)
·
Sendikaların idari
ve mali denetiminin kanunla düzenlenmesi zorunlu hale gelmiştir. (m.52/3))
·
Sendikalar
gelirlerini amaçları dışında kullanamayacaklar, tüm gelirlerini Devlet bankalarında
muhafaza edeceklerdir.(m.52/son)
·
Sendikalar amaçları
dışında toplantı ve gösteri yürüyüşleri yapamayacaklardır.(m.34/son)
·
Tek sözleşme
yapılması ve uygulanması esası getirilmiştir.(m.53/son)
·
Hak grevleri kaldırılmıştır.(m.54/1)
·
Grev ve lokavtın
iyi niyete aykırı tarzda, toplum zararına ve milli serveti tahrip edecek şekilde
kullanılması önlenmiştir. (m.54/2)
·
Grev esnasında
greve katılan işçilerin ve sendikanın kasıtlı ve kusurlu hareketleri sonucu ortaya
çıkan maddi zarardan sendika doğrudan doğruya sorumlu olacaktır.(m.54/3)
·
Yüksek Hakem
Kurulu Anayasada yer almıştır;grev ya da lokavtın ertelenmesi halinde uyuşmazlık Yüksek
Hakem kurulu tarafından toplu iş sözleşmesi hükmünde olmak üzere karara bağlanacaktır.
(m.54/5)
·
Siyasi grev ve
lokavt, genel grev ve lokavt, işgal, boykot ve işi yavaşlatma, verim düşürme ve
direnişler yasaklanmıştır.(m.54/7)
·
Greve katılmayan
veya işyerinde çalışmak isteyen işçilerin greve katılanlar tarafından engellenmesi
önlenmiştir.(m.54/6)
·
Devletin çalışma
barışını sağlamayı kolaylaştırıcı ve koruyucu tedbirler alması kuralı
getirilmiştir.(m.49/son)
·
Sendikalar kamu
kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile dernekler ve vakıflarla ortak hareket
edemeyeceklerdir.(m.135/4-5)
Anayasadan
Yasalara
Anayasal çatı
kısıtlamalarla böylesine kurulduktan sonra
sıra, bunları yasalarla perçinlemeye gelmişti. Yeni
İş Yasasının hazırlık aşamasında görüldüğü gibi, o tarihlerde de bilim
adamlarından katkıda(!) bulunmaları istenmiş ve sonuç Milli Güvenlik Konseyi Genel
Sekreterliği’nin 10 Şubat 1983 tarihinde kamuoyuna açıklanan Sendikalar ve Toplu
İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Yasa taslakları ile ortaya çıkmıştı.
Açıkça
kime hizmet edilmeye çalışıldığının anlaşılabilmesi için işveren istekleri ile
Mili Güvenlik Konseyi Genel Sekreterliği’nce yapılan düzenlemenin karşılaştırılması
yerinde olacaktır.
İşveren
istekleri ve Milli Güvenlik Konseyi Genel Sekreterliği’nce yapılan düzenlemeler şöyle
özetlenebilir:
(1) İşverenler,
sendikalara üye olma ve üyelikten çekilmenin noter aracılığıyla yapılmasını
istiyordu. Sendikalar Yasa taslağının 22. maddesi şöyleydi: “İşçi sendikasına
üyelik, işçinin beş nüsha olarak doldurup imzaladığı ve noterden tasdik ettirdiği
üye kayıt fişini sendikaya vermesi ve sendika yetkili organının kabulü ile kazanılır”.
Taslağın 25.
maddesi ise şöyle düzenlenmişti:
“ Her üye üç ay önceden bildirimde bulunmak suretiyle
üyelikten çekilebilir; çekilme bildirimi, noter huzurunda, münferiden kimliğinin
tespiti ve istifa edecek kişinin imzasının tasdiki ile olur.”
(2) İşverenler “üye
olma ve üyelikten istifa etme işlemleri her çeşit vergi, resim ve harçtan muaf
tutulmalı, ancak noter masrafları ödenmelidir” diyordu.
Taslağın 64.
maddesi şöyleydi:
“Bu kanunda noterlere tevcih edilmiş görevler dolayısıyla
yapılan işlemler her çeşit vergi, resim ve harçtan muaftır. Noter ücretleri bu
hükmün dışındadır.”
(3) İşverenlere göre “sendikalar
işkolu esasına göre bir işkolunda ve Türkiye çapında faaliyet göstermek amacıyla
kurulmalıydı”
Taslağın 3. maddesi bu isteği karşılıyordu:
“İşçi sendikaları, işkolu esasına göre bir işkolunda ve
Türkiye çapında faaliyette bulunmak üzere bu işkolundaki işyerlerinde çalışan işçiler
tarafından kurulur. Meslek veya işyeri esasına göre sendika kurulamaz.”
(4)İşverenler “sendikaların
kuruluşuna ilişkin temel ilkelerin Yasada gösterilmesi gerektiğini” savunuyordu.
Taslağın 3. maddesi kuruluş esaslarını, 4. maddesi işkolunun belirlenmesini, 5.
maddesi kurucularda aranacak nitelikleri, 6. maddesi kuruluşta uyulacak usulü
düzenliyor, tüm temel ilkelerin Yasada gösterilmesi isteğine uyuluyordu.
(5)İşverenlere göre
sendikaların ana tüzüklerinde yer alacak hususlar da yasada gösterilmeliydi. Taslağın
7. maddesi “sendika ve konfederasyonların ana tüzüklerinde aşağıdaki
hususların belirtilmesi zorunludur...” diyerek, 16 fıkra halinde, sendika ve
konfederasyonlar için “model bir ana tüzük” geliştiriyordu.
(6)İşverenler “sendikaların idari ve mali dış
denetimi her yıl sağlanmalı ve denetimin nasıl yapılacağı ve hangi hususları
kapsayacağı bir tüzükle tespit edilmelidir” diyordu.
Taslağın 47. maddesinde bu isteğe şu düzenleme ile
uyuluyordu:
“Devletin İdari
ve Mali Denetimi: Devlet, sendika ve konfederasyonlar üzerinde idari ve denetim yetkisine
sahiptir. İşçi ve işveren sendika ve konfederasyonları yılda en az bir defa ve gerek
görüldüğünde mahallinde olmak üzere Maliye ve Çalışma Bakanlıklarınca birlikte
veya ayrı ayrı denetlenir.
Denetlemede yönetim
ve işleyişleri, gelir ve giderleri, gelir ve giderlerle ilgili olarak yetkili
organlarının kararlarının kanun, tüzük ve hizmet gereği olup olmadığı ve
harcamaların bu kurallara uygunluğu incelenir.
Denetim esasları
bir tüzükle gösterilir.
Denetleme sırasında denetim elemanlarınca istenecek her türlü defter, belge
ve yazıların yöneticiler
tarafından gösterilmesi veya verilmesi zorunludur.”
(7)İşverenle ”sendikaların
bütün defterlerinin noterden tasdikli olmasını” istiyorlardı.
Taslağın 50. maddesinde bu isteğe şöyle uyuluyordu:
“49. maddede sayılan defterlerin her yıl en geç Ocak ayı
sonuna kadar notere tasdik ettirilmesi zorunludur.”
(8) İşverenlerin
siyaset yasağına ilişkin istekleri şöyleydi:
“Sendikaların siyasi partilerle aşağıdaki şekilde ilgi
kurmaları yasaklanmalı; böyle bir organik ilgi halinde kapatılmalıdır:
Sendikalar siyasi
partilerden maddi yardım kabul edememeli ve onlara hiçbir şekilde maddi yardımda
bulunmamalıdır.
Sendikaların
siyasi partileri desteklemeleri veya onlara karşı bir tutum içine girmeleri
önlenmelidir.
Sendikaların
siyasi partilerin toplantı, miting ve yürüyüşlerine katılmalarına izin
verilmemelidir. Siyasi parti adı altında sendika kurulamamalıdır.
Sendikaların
siyasi ve ideolojik maksatlı toplantı, miting ve yürüyüş tertiplemeleri veya bunlara
katılmaları yasaklanmalıdır.”
Taslağın 37.
maddesinde bu istek şu düzenleme ile yerine getiriliyordu:
“Temel Yasaklar: Sendika ve konfederasyonlar siyasi amaç
güdemezler, siyasi faaliyette ve siyasi partilerle ilişki ve işbirliği içinde
bulunamazlar. Hiçbir konuda hiçbir şekilde müşterek hareket edemezler ve siyasi
partilerden destek göremezler ve onlara destek olamazlar, bunlardan yardım ve bağış
alamazlar, bunlara yardım ve bağışta bulunamazlar”
Bu düzenleme 39.
maddenin 4. fıkrasında şu düzenleme ile güçlendiriliyordu:
“Konfederasyon ve sendikalar ile sendika şubeleri kendi konu ve
amaçları dışında toplantı yapamaz, gösteri yürüyüşü düzenleyemez”.
(9) İşverenler “sendikaların
başkanları ile yönetim, denetim ve disiplin kurulu üyelerinin siyasi partilerin
yönetim organlarında görev almalarının yasaklanmasını; böyle bir üyelik halinde
sendikalarındaki görevlerinin otomatikman sona ermesini”istiyordu..
Taslağın 37. maddesinin 3. fıkrasında bu istek şöyle karşılanıyordu:
“Siyasi partilerin yönetim organlarından herhangi birinde görev alan sendika veya
konfederasyon yöneticilerini, bu göreve geldikleri andan itibaren, sendika veya
konfederasyondaki görevleri kendiliğinden sona erer.”
Ayrıca 58. maddede, 37.
maddenin 3. fıkrasına uyulmaması halinde sendika veya konfederasyonların
kapatılacağı hükmü yer alıyordu.
(10) İşverenler “sendikalarla
derneklerin birbirine mali yardımda bulunmalarının önlenmesini” istiyordu. 40.
maddede şu düzenleme yapılıyordu:
“İşçi sendika ve konfederasyonları...esnaf ve küçük
sanatkar kuruluşlarından, derneklerden, kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşlarından ve vakıflardan yardım ve bağış alamazlar”.
(11)İşverenlere
göre "sendikalar yasadışı olayları önleyici tedbirler almaya mecbur olmalı,
bu tedbiri almayan sendikalar kendi üyelerinin sebebiyet verdiği yasadışı
olaylardan dolayı kamuya ve zarara uğrayan işverenlere karşı mali ve hukuki bakımdan üyeleri ile birlikte
müteselsil sorumlu kılınmalı, cezai
sorumluluk taşımalı " ydı.
Bu isteğe Toplu İş
Sözleşmesi,Grev ve Lokavt Yasa taslağının 45. maddesinin 2. ve 47. maddesinin 1 ve 4.
fıkralarında şu şekilde uyuluyordu:
"45/2: Kanun dışı
bir grev yapılması halinde,
bu grev
veya grevin yönetimi ve yürütümü yüzünden işverenin uğradığı zararlar, greve
karar veren işçi sendikası ya
da. kanundışı grev herhangi bir işçi
kuruluşunca kararlaştırılmaksızın yapılmışsa, bu greve katılan işçiler tarafından
karşılanır. "
"47/1: Grev hakkı
ve lokavt iyi
niyet kurallarına aykırı tarzda, toplum zararına ve milli serveti tahrip edecek
şekilde kullanılamaz. Bu kurallara aykırı olarak uygulanan grev veya lokavt, bir
tarafın veya Çalışma Bakanlığı'nın başvurusu üzerine, 15. maddeye göre
yetkili iş mahkemesi kararıyla durdurulur. "
"47/4: Grev esnasında
greve katılan işçilerin ve sendikanın kasıtlı
ve kusurlu hareketleri sonucu, grev uygulanan işyerinde
sebep
oldukları maddi zarardan sendika sorumludur."
(12)
İşverenler sendika temsilciliği konusunda şunları istiyordu:
"Sendika temsilciliği
müessesesi
yeniden düzenlenmeli, sendika
temsilcileri, işyerinde asgari üç yıllık
kıdemi bulunan işçiler arasından seçilebilmeli, sendika temsilcilerine işçi haklarından
fazla ve farklı hak tanınmamalı, irtibat görevi dışında
görev verilmemelidir. "
Yasa taslağının 34.
maddesinde şu düzenleme getiriliyordu: "İşyeri sendika temsilcisi
olabilmek için 'kurucu' olabilmek hususunda 5. maddede
belirtilen şartları haiz olmak gerekir."
Taslağın 5. maddesi
ise şöyleydi:
"Sendika ve
konfederasyonların kurucusu olabilmek için; Türk vatandaşı, medeni hakları
kullanmaya ehil ve sendikaların kurulacağı işkolunda üç yıldan beri fiilen çalışır
olmak şarttır."
Taslağın 35.
maddesinde ise diğer istekler karşılanıyordu:
"İşyeri Sendika Temsilcilerinin Görevleri: İşyeri
temsilcileri ve baş temsilcisi, işyerine münhasır kalmak
kaydı ile işçilerin dileklerini dinlemek ve şikayetlerini
çözümlemek, işçi ve işveren arasındaki
işbirliği ve çalışma ahengi ile çalışma
barışını devam ettirmek, işçilerin
hak ve menfaatlerini gözetmek, iş kanunları ve
toplu iş sözleşmelerinde öngörülen çalışma şartlarının uygulanmasına
yardımcı olmakla görevlidir.
Temsilcinin görevi,
toplu iş
sözleşmesinin
bitimi ile
son bulur.
İşyeri temsilcileri bu görevlerini,
işyerindeki işlerini aksatmamak ve iş disiplinine aykırı olmamak şartı ile
yerine getirirler. "
(13) İşverenler "işkolları sayısı
azaltılmalı, gerçeklere ve ihtiyaca uygun
şekilde düzenlenmelidir" diyordu.
Taslağın 60.
maddesinde şu düzenlemeye yer veriliyordu:
"İşçi ve işveren
sendikalarının kurulabilecekleri
işkolları aşağıda belirtilmiştir (Azami 24 işkolu için öneriler
beklenmektedir.)"
(14) İşverenlere göre
"üyelik aidatının bir tavanla
sınırlandırılması fikri benimsenmeli" ydi...
Taslağın 23.
maddesinde bu görüş benimsenerek şu düzenleme
yapılıyordu:
"Faaliyeti
devam eden sendika ve konfederasyonlara
üyelerince ödenecek
aidatın miktarı,
genel kurullarınca
tespit edilir.
Sendikaya işçinin ödeyeceği
üyelik aidatı
tutarı, her ay için üyenin aylık
çıplak ücretinin yüzde birini
geçemez.
Sendika
tüzüklerine, üyelik aidatı dışında üyelerden başka bir
aidat alınacağına ilişkin
hükümler konamaz."
Toplu Sözleşme Düzeni ve Grev
Sendikalar Yasası
taslağını toplu iş sözleşmesi, grev ve lokavt düzenlemeleri izledi.
İşveren istekleri ve Konsey Genel Sekreterliği’nce yapılan düzenlemeler
şöyleydi:
İşveren isteği:
“İşçi sendikaları o işkolunda
çalışan sigortalı işçi sayısının belirli bir
oranını temsil etmedikçe toplu sözleşmeyi yapmaya ehil olamamalıdır.
Bu ehliyete sahip sendika, çalışan işçilerin % 50+1 'ini temsil
ettiği işyerleri için
toplu sözleşme çağrısında bulunabilmelidir.”
Taslak:
Madde 12: Yetki: Kurul
bulunduğu işkolunda çalışan işçilerin (tarım işkolu hariç) en az % 10’
unun üyesi bulunduğu işçi sendikası, toplu iş sözleşmesinin kapsamına girecek
işyeri veya işyerlerinin her birinde çalışan işçilerin yarıdan fazlasının
kendi üyesi bulunması halinde bu işyeri veya işyerleri için toplu iş sözleşmesi
yapmaya yetkilidir.
İşverenin isteği:
“Tek sözleşme
prensibi kabul edilmelidir”.
Taslak:
Madde 5/2: Bir işyerinde, aynı
dönem için birden fazla toplu iş sözleşmesi
yapılamaz ve uygulanamaz.
İşverenin isteği:
Grup sözleşmelerine
gidilmesi sağlanmadır; tek bilanço ile ve tek genel
kurulla çalışan
banka ve sigorta şirketleri, tüm şubeleri ile birlikte tek işyeri
sayılarak tek toplu
iş sözleşmesine muhatap olmalıdır.
Taslak:
Madde 3: Bir
toplu iş sözleşmesi aynı işkolunda birden çok veya bir işyerini kapsayabilir.
Özel veya kamu tüzel
kişisine veya diğer kamu kurum ve kuruluşlarına ait aynı işkolunda birden
çok işyerine sahip bir işletmede, işçilerin bir işyerinden diğerine naklinin
işletmenin niteliği icabı olduğu hallerde, bu işyerlerinin tümü için ancak bir işletme
toplu iş sözleşmesi yapılabilir.
Madde 12/1: “...İşletme sözleşmeleri
için işyerleri bir bütün olarak nazara alınır ve yarıdan fazla çoğunluk buna göre
hesaplanır...”
Işverenin isteği:
Toplu sözleşme çağrısının
yetkinin kesinleştiği tarihten itibaren belli bir süre içinde yapılması kabul
edilmelidir.
Taslak:
Madde 17: Tespit yazısını alan işveren veya yetki belgesini alan işçi sendikası veya
işveren sendikası tespit yazısını veya yetki belgesini aldığı tarihten
itibaren 15 gün içinde karşı tarafı toplu görüşmeye çağırır. Çağrı
tarihi derhal görevli makama bildirilir. Bu süre içinde çağrı yapılmazsa,
yetki belgesinin hükmü kalmaz.
Işverenin isteği:
Toplu sözleşme
teklifini verebilme süresi belirlenmelidir.
Taslak:
Madde 17/3: Toplu görüşme
çağrısına, çağrıyı yapan taraf, toplu görüşmede ileri süreceği tekliflerin
bütününü eklemek zorundadır.
Böylece süre (15)
gün olarak tayin edilmiş oluyordu...
Işverenin
isteği:
Toplu iş sözleşmelerinin
makul bir süre içinde sonuçlandırılması prensibi kabul edilmelidir.
Taslak:
Madde 21/2: Toplu görüşmenin
başlamasından itibaren 60 gün içinde taraflar anlaşamadıklarını
bir tutanakla tespit ederlerse veya toplu görüşmenin başlamasından itibaren 60. günün
sonunda anlaşmaya varılamamışsa, taraflardan her biri durumu görevli makama yazı ile
bildirir.
İşverenin isteği:
Uzlaştırma
Kurulları sistemi kaldırılmalı, bunun yerine arabuluculuk müessesesi geliştirilerek,
ihtilafın sonuna kadar görev yapmaları sağlanmalıdır.
Taslak
Arabuluculuk
sistemi geliştirilerek istek yerine getirilmiştir.
Işverenin isteği:
Grev ve Lokavt
yasaklan genişletilmelidir. Petrol, kömür, demir, çelik,DDY gibi devlet tekelinde olan
işkollarında yapılacak grevler doğrudan doğruya
milletimize zarar veren grevlerdir.
Taslak:
Madde 29: Yasağın
Bulunduğu işler:
Aşağıdaki işlerde
grev ve lokavt yapılamaz:
1) Can ve mal
kurtarma işlerinde,
2) Cenaze ve defin
işlerinde,
3) Su, elektrik,
havagazı, kömür, tabii gaz ve petrol sondajı, üretimi, tasfiyesi ve dağıtımı
işlerinde,
4) Banka ve noterlik
hizmetlerinde,
5) Kamu
kuruluşlarınca yürütülen itfaiye, temizlik işleri ile şehir içi
deniz, kara ve
demiryolu toplu yolcu ulaştırma hizmetlerinde.
Madde 30:Yasağın
bulunduğu yerler:
Aşağıdaki
işyerlerinde grev ve lokavt yapılamaz:
1) ilaç imal eden işyerleri hariç olmak üzere, aşı ve serum imal eden müesseselerle
hastane, klinik, sanatoryum, prevantoryum, dispanser ve eczane gibi sağlıkla ilgili
işyerlerinde,
2) Eğitim ve öğretim
kurumlarında, çocuk bakım yerlerinde,
3) Mezarlıklarda,
4)Milli Savunma
Bakanlığı veya içişleri Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığınca doğrudan
doğruya işletilen işyerlerinde.
Madde 31:
Geçici Yasaklar:
Savaş halinde,
genel veya kısmi seferberlik süresince grev ve lokavt yapılamaz. Yangın, su baskını,
toprak veya çığ kayması veya depremlerin sebebiyet verdiği ve genel hayatı felce
uğratan felaket hallerinde Bakanlar Kurulu, bu hallerin vuku bulduğu yerlere inhisar
etmek ve bu hallerin devamı süresince yürürlükte kalmak üzere, gerekli gördüğü
işyerleri veya işkollarında grev ve lokavt yasak edildiğine dair karar alabilir.
Yasağın kaldırılması da aynı usule tabidir.
Olağanüstü Hal
Kanunu ile Sıkıyönetim Kanunundaki bu konuya ilişkin hükümler saklıdır.
Başladığı yolculuğu bitirmemiş deniz, hava ve kara ulaştırma araçlarında grev ve
lokavt yapılamaz.
Işverenin isteği:
Grev ve lokavtın
ertelenme sebepleri genişletilmeli; erteleme, grev başlamadan da yapılabilmeli;
ertelenen grevlerle ilgili toplu iş sözleşmeleri Yüksek Hakem Kurulu tarafından
kesin olarak karara bağlanmalıdır.
Taslak: .
Madde 33: Grev ve Lokavtın
Ertelenmesi:
Karar verilmiş veya
başlanmış olan kanuni bir grev veya lokavt genel sağlığı veya milli güvenliği
bozucu nitelikte ise, Bakanlar Kurulu bu uyuşmazlığa grev ve lokavtı bir kararname ile
60 gün süre ile erteleyebilir.
Erteleme
süresi, kararnamenin yayımı tarihinde işlemeye başlar. Bakanlar Kurulunun erteleme
kararları aleyhine Danıştay'da iptal davası açılabilir.
Olağanüstü
halin ilan edildiği bölgelerde grev ve lokavt ertelenmesi kararlarına ilişkin
davalarda yürütmenin durdurulmasına karar verilemez.
Madde 34: Erteleme
Döneminde Uyuşmazlığın çözümü:
Erteleme
kararnamesinin yürürlüğe girmesi üzerine, Çalışma Bakanı bizzat ve resmi arabulucu listesinden seçeceği
bir arabulucu yardımı ile uyuşmazlığın
çözümü için erteleme süresince her türlü gayreti
gösterir.
Erteleme süresi
içinde taraflar aralarında anlaşarak uyuşmazlığı özel hakeme de intikal
ettirebilirler. Erteleme süresinin sona erdiği tarihte taraflar anlaşamamış veya
uyuşmazlığı özel hakeme de intikal ettirememişlerse, Çalışma Bakanı
uyuşmazlığın çözümü için
Yüksek Hakem
Kuruluna başvurur.
Madde 52: Başvuru:
Grev
ve lokavtın yasak oldu,_u işler ve yerlerdeki uyuşmazlıklarda taraflardan her biri 32.
madde uyarınca Yüksek Hakem Kuruluna başvurabileceği gibi, grev ve lokavtın
ertelendiği hallerde, erteleme süresinin sonunda Çalışma Bakanı da Yüksek Hakem
Kuruluna başvurabilir.
Madde 54: Yüksek Hakem
Kurulunun Kararının Niteliği:
Yüksek Hakem Kurulu
kararları kesindir ve toplu iş sözleşmesi
hükmündedir.
İşverenin isteği:
Hak ihtilaflarında
grev yapma imkanı olmamalıdır.
Taslak:
Madde 25/: Toplu iş sözleşmesinin
yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde işçilerin
iktisadi ve sosyal durumlarıyla çalışma şartlarını korumak veya düzeltmek amacıyla
bu Kanun hükümlerine uygun olarak yapılan greve kanuni grev denilir.
Madde 60: Yorum Davası:
Uygulanmakta
olan bir toplu iş sözleşmesinin yorumundan doğan uyuşmazlıkta, sözleşmenin
taraflarından her biri 15. maddeye göre yetkili iş mahkemesinde yoruma ilişkin bir
tespit davası açabilir. Mahkeme en geç iki ay içinde kararını verir. Kararın temyiz
edilmesi halinde Yargıtay'ın ilgili dairesi, bozma söz konusu olan hallerde işin
esasına ilişkin kararını iki ay içinde resen verir. Kesinleşen yorum kararına
uymayan taraf hakkında 72. madde hükmü uygulanır. Kişilerin yorum kararına
uyulmamasından doğan tazminat hakları saklıdır.
Madde 61: Eda
Davası:
Toplu iş sözleşmesine
dayanan eda davalarında ifaya mahkum edilen
taraf, temerrüt
tarihinden itibaren, bankalarca uygulanan en yüksek işletme kredisi faizi üzerinden
temerrüt faizi ödemeye de mahkum edilir.
Ayni taahhüdünü
yerine getirmeyen veya eksik yerine getiren taraf derhal ifaya mahkum edilir. Tarafların
tazminat hakları saklıdır.
İşverenin
isteği:
Menfaat
grevleri Mahkemelerce ihtiyati tedbir yoluyla durdurulabilmelidir. Belli ve makul süreyi
aşan grevlerin amacını aşan grevler olduğu kabul edilmeli ve bu makul sürenin
sonunda eğer grevler devam ediyorsa, bunun, bir hakkın suiistimali olduğu görüşünden
hareketle, tarafsız organlarca sona erdirilmesi yoluna gidilmelidir.
Taslak:
Madde 47: Grev hakkı ve
lokavt iyi niyet kurallarına aykırı tarzda, toplum zararına ve milli serveti tahrip
edecek şekilde kullanılamaz. Bu kurala aykırı olarak uygulanan grev veya lokavt, bir
tarafın veya Çalışma Bakanının başvurusu üzerine 115. maddeye göre yetkili iş
mahkemesi kararı ile durdurulur.
Madde 46: Karar
verilen ve uygulanmakta olan bir grev ve lokavtın kanundışı olup olmadığının
tespitini, uyuşmazlığın tarafı olanlardan her biri 15. maddeye göre yetkili iş
mahkemesinden her zaman talep edebilir. Mahkeme bir ay içinde karar verir. Verilecek
karar, tarafları ve işçi sendikasının mensuplarını bağlar ve ceza davaları için
de kesin delil teşkil eder.
Hakim, tespit kararının kesinleşmesine kadar,
dava konusu grev veya lokavtın
ihtiyati tedbir olarak durdurulmasına karar verebileceği gibi, konulmuş tedbiri her
zaman kaldırabilir.
İşverenin
isteği:
Grevin başlama
tarihi işverene önceden bildirilmelidir.
Grev ve lokavt
kararlarının belirli bir süre içinde uygulanması zorunlu
olmalıdır. Bu süre
geçtikten sonra bu hak kullanılamamalıdır.
Taslak:
Madde 37:
Grev ve lokavt kararı, karşı tarafa tebliğinden itibaren 60gün içinde ve karşı
tarafa noter aracılığıyla altı işgünü önce bildirilecek tarihte uygulamaya
konulabilir. Karşı tarafa tebliğ edilmek üzere süresi içinde notere ve görevli
makama tevdi edilmeyen grev ve lokavt kararları uygulanamaz. Bildirilen günde
başlamayan grev hakkı düşer. Süresi içinde grev kararı uygulamaya konulmamışsa
yetki belgesinin hükmü kalmaz...
İşverenin
isteği:
Grev uygulamasından
önce grev oylaması zorunlu olmalı ve işçinin %50+1'inin evet
demesi şartı aranmalıdır.
Taslak:
Madde 35: Grev Oylaması:
Kanuni bir grevin
bir işyerinde uygulanabilmesi için oylama yapılmasını, grev kararının ilan
edildiği tarihte o işyerinde çalışan işçilerin en az dörtte biri, grev kararının
işyerinde ilan edilmesinden başlayarak 6 işgünü içinde yazılı olarak isterse, o işyerinde grev
oylaması yapılır...
3: Grev
oylamasında, grev ilanının yapıldığı tarihte işyerinde çalışan işçilerin salt
çoğunluğu grevin uygulanmamasına karar verirse o işyerinde grev uygulanmaz.
İşverenin
isteği:
Ayrıca
başlamış grevlerden muayyen bir süre geçtikten sonra grev
yoklaması müessesesi getirilmelidir.
Taslak:
Madde 51/4: Grevi uygulayan
sendikanın, bu grevin uygulandığı işyerindeki üyesi işçilerin dörtte üçünün
sendika üyeliğinden ayrıldıklarının tespiti halinde, ilgililerden biri grevin sona erdirilmesi için 15. maddeye
göre yetkili mahkemeye başvurabilir. Mahkemece
belirlenecek tarihte grevin sona ereceği birinci fıkradaki
usul uyarınca ilan edilir.
Milli Güvenlik Kurulu
işçi çevrelerinin düzenlemelere yönelik
eleştiri ve düzeltme istemlerine kulak tıkanmış, taslaklar, genel olarak,
hazırlandığı biçimi ile 2821 Sayılı Sendikalar Yasası ve 2822 Sayılı Toplu İş
Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Yasası olarak gerçekleşmiştir.
TİSK'e göre
bu "...Anayasanın temel ilkelerinin ve
felsefesinin çıkarılacak kanunlara yansımasının ve buna aykırı düzenleme yapılamayacağı
esasının doğal bir sonucudur ve hukuk devleti olmanın en başta gelen kuralı "dır.. "Yeni
Anayasanın Türk Milletinin büyük bir çoğunluğu ile tasvip görerek kabulünden
sonra, çalışma hayatının temel kanunlarının da Anayasada yer alan temel kurallara
uygun hale getirilmesi yoluna
gidilmiştir."
Gidilmiştir gidilmesine de TıSK yine şikayetçidir... Şöyle demektedir:
"...Yukarıda Sendikalar Kanununun
yeniden düzenlenmesi sırasında
geçmişte yaşanan
acı tecrübelerin değerlendirildiğini, aksayan yönlerinin ve boşluklarının büyük
ölçüde giderildiğini belirtmiştik. Ancak Konfederasyonumuzca öteden beri savunulan
bazı görüşlerin bu düzenlemede tam olarak gerçekleştirilmediğini görmekteyiz”
Kanunun
tadilini gerektiren bu hususlara aşağıda değinilmiştir:
(1) Check-off yoluyla aidat tahsili kaldırılmalıdır,
(2) Işverenlerin
ödedikleri üyelik aidatı vergi bakımından masraf kabul
edilmelidir.
(3) Işverenlerin
teşkilatlanmalarında kamu-özel kesimi tefriki yapılmamalıdır. Toplu sözleşmelerde
takip edilecek ücret politikası üçlü işbirliği ile sağlanmalıdır.
(4) Grevlerin makul süreyi
aşması önlenmeli, azami süre 60 gün olarak kabul edilmeli, bu süre içinde anlaşma
sağlanamazsa toplu iş sözleşmesi YHK tarafından bağıtlanmalıdır.
(5) Greve çıkan işçiye
grev süresince sendikası tarafından en az asgari ücret düzeyinde
yardım yapması sağlanmalıdır.
(6) Grup toplu iş sözleşmeleri
uygulaması yasalaşmalıdır..."
Bu istekleri
gerçekleştirme Milli Güvenlik Konseyi'ne nasip olmadı...
Özal iktidarı 3229 sayılı Yasa ile 193 sayılı Gelir Vergisi
Kanununun
40. maddesine bir hüküm ekleyerek, işverenlerin ödedikleri üyelik aidatlarının
vergi bakımından masraf kabul edilmesini sağladı.
Kamu İşveren
Sendikaları'nın TİSK'e katılmaları önce 1986'da bir reorganizasyon çalışmasının
yapılmasını gerektirdi; sayıları üç' e indirildi ve daha sonra bir genelge ile TİSK'e
katılmaları sağlandı.
Yasada yeri olmayan grup toplu iş sözleşmeleri
uygulaması, işletme, toplu iş sözleşmesi kavramı grup
gibi kabul edilerek, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın zorlamalarıyla
-bazı işçi örgütleri zaten bu uygulama içine girmişlerdi- başlatıldı ve devam
etmekte. 1979'ların Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Koordinasyon Kurulu uygulaması iki
yıl uygulandı, sonra bu Kurulun işlevlerini kamu işveren sendikaları devraldı,..
Özal, kısıtlamalara
6.6.1985'de çıkardığı 3217 Sayılı Serbest Bölgeler Yasası ile bir yenisini
ekledi. Yasanın Geçici 1. maddesine göre serbest bölgenin
faaliyete geçmesinden itibaren on yıl süre ile 5.5.1983 gün, 2822 sayılı
Kanunun grev ve lokavt ile arabuluculuk hükümleri uygulanamayacaktı... On yıllık süre içinde, toplu iş sözleşmesi
üzerinde menfaat uyuşmazlığı çıkarsa,
bu uyuşmazlıklar Yüksek Hakem Kurulu tarafından karara bağlanacaktı...
Zaman içinde 2821 ve 2822 sayılı Yasalarda bazı
değişiklikler gerçekleştirildiyse de, bunlardan hiçbiri makyaj özelliği taşımaktan öteye gitmedi; özellikle işveren
kesiminin karşı olduğu hiçbir düzenlemeye dokunulmadı...Sendika özgürlüğü
ilkeleri açısından değerlendirildiğinde örneğin “sendika üyesi olamayacaklar”
başlığı altındaki kısıtlamalar azaltıldı; işyeri sendika temsilcilerine yönelik
sınırlamalar ve siyasi faaliyet yasağı hafifletildi,
sendika gelirlerinin kamu bankalarına yatırılması yükümlülüğü ve Devlet denetimi kaldırıldı, üyelik aidatlarının
bordrodan kesilmesi usulüne esneklik getirildi... Buna karşın toplu sözleşme
hukukunda yüzde 10 baraj korundu; grev yasakları kısmen azaltılırken siyasi
iktidarın grevleri erteleme yetkisi korundu.
Avrupa Birliği üyelik arayışı
çerçevesinde gerçekleştirilen Anayasa değişikliklerinde de olumlu kabul edilebilir
bazı adımlar atıldıysa da, uluslararası hukuk kuralları ve ILO Sözleşmeleri
çerçevesinde yapılmak gerekenler yerine getirilmedi.
Ne
yazık ki, sendika yöneticileri de bu duruma alışanların ön safında yer aldı... |