Emekçilerin 
Kurtuluşu
Kendi
Eserleri
Olacaktır.

                 
K. MARKS

 

 

ERMENİSTAN: İŞGALCİ AMA ’MASUM’
Araz ASLANLI
TUSAM Kafkasya Araştırmaları Masası

 

Avrupa'da komşusunun topraklarının yüzde 18'ini işgal altında tutan, 1 milyon insanı yerinden yurdundan eden, yine diğer komşularının topraklarında hak iddia eden, bölücülük hareketlerini destekleyen tek bir ülke var: Ermenistan. Türkiye'nin bu ülkeyle diplomatik ilişki kurması, sınır kapısını açması isteniyor. Ama Ermenistan, Türkiye'nin toprak bütünlüğünü tanımıyor, üstelik bunu resmi belgelerine de yansıtmış durumda. Ermenistan Türkiye ile 'ön koşulsuz', yani ülkemizden toprak taleplerinin, Azerbaycan'daki işgal durumunun olağan kabul edilerek ilişkilerin geliştirilmesini istiyor. Türk basını ise bunu olumlu bir gelişme olarak yansıtabiliyor.

Komşularına karşı saldırganlığı, kötü emelleri konusunda bu kadar suçüstü yakalanan ve aynı zamanda masum, mağdur konumunda gösterilen başka bir ülke günümüzde bulunmuyor. Yine günümüzde, olanca haksızlığına ve yaşanan fiili işgalciliğine karşın bu ülkenin, başka bir ülkeye karşı haklı gösterilip koz olarak kullanılmasının da tarihi yazılıyor.

Türkiye-Ermenistan ilişkilerindeki sorunlar yılardır devam etmekle beraber, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği sürecinde Ermenistan ile ilgili taleplerin daha ciddi şekilde ortaya konması ve Ermenilerin "sözde soykırımın 90. yıldönümü" çerçevesinde çalışmalarını yoğunlaştırması nedeniyle 2005 yılı bu konu açısından daha da hareketli gelişmelere sahne olmaktadır.

Ermenistan ve Ermeni diyasporasını temsil eden önemli kuruluşlar, Türkiye'ye yönelik saldırgan tavrını sürdürürken, çok sayıda Batılı devlet ve bazı uluslararası kuruluşlar da kendi hedefleri doğrultusunda Türkiye'ye yönelik baskılarını arttırmaktadırlar. Bir yandan Türkiye'nin sözde "Ermeni soykırımı"nı tanıması, diğer yandan, bunun dışında her şey çok normalmiş gibi Ermenistan ile sınır kapısını açması istenmektedir. Türkiye'den önemli sayıda medya kuruluşu ve araştırmacı-bilimadamı kadrosu da Türkiye'den talep edilenlerin aslında haklı temelleri olduğunu bizlere anlatmaktadır. Çizilen tabloda, "Türkler 20. yüzyılın başlarında Ermenilere soykırım yaptılar ve günümüzde de hiçbir neden yokken sınırı kapatmak suretiyle zavallı Ermenileri zor durumda bırakmaktadırlar" konusu yer almaktadır. Aynı kadro Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Ermenistan Devlet Başkanı Robert Koçaryan'a yazdığı mektubun cevabını da "Ermenistan'dan ön şartsız diplomatik ilişki önerisi" şeklinde sunmuştur.

Hatırlanacağı üzere, son dönemlerde Türkiye'nin Ermeni meselesine ilişkin daha aktif tavırlar sergilemeye çalışması dikkat çekmiş, bu çerçevede Başbakan Erdoğan'ın Ermenistan Devlet Başkanı Koçaryan'a bir mektup göndererek 1915 dönemine ait gelişme ve olayları incelemek amacıyla ortak bir komisyon kurulması teklifini resmen iletmiştir. Türkiye'nin Gürcistan'daki Büyükelçiliği aracılığıyla Ermenistan'ın bu ülkedeki büyükelçiliğine iletilmek suretiyle Koçaryan'a gönderilen mektubun cevabı 26 Nisan 2005'te yine aynı "güzergah" üzerinden Ankara'ya ulaşmıştır. Koçaryan cevabında "Öncelikle ilişki kuralım. Daha sonra da hükümetler arası kurulacak bir komisyonda çeşitli konuları ele alabiliriz" ifadelerine yer vermiştir. Bunun üzerine birçok kaynak ve bu arada Türk medyası, cevap mektubuna ilişkin haberleri, "Ermenistan ön şartsız ilişki istiyor" başlığıyla duyurmuştur.

ERMENİSTAN NE İSTİYOR?

Başbakan Erdoğan'ın mektubunun Erivan'a varmasının ardından Ermenistan yetkililerinin NTV'de yer alan tepkileri ele alınınca konu daha iyi anlaşılacaktır.

Ermenistan Başbakanı Andranik Markaryan: "Bunu iki tarafın tarihçilerinin tartışması, mantığa yakın gelmiyor. Biz soykırım oldu mu olmadı mı bunu tartışmayacağız. Biz soykırım nasıl tanınacak, tanınma şekillerini konuşacağız. 1 milyon insan mı 1.5 milyon insan mı öldü bunu tartışacağız. Olup olmadığı tartışma konusu değil... İddialar bizim için ana şart değildir ancak çözümlenmesi gerekmektedir."

Ermenistan Dışişleri Bakanı Vardan Oskanyan: "Biz, hükümet düzeyinde bunu tartışamayız; çünkü tarihi yeniden yazamayız. Bizim için bu çok açık. Bakın çok açık konuşuyorum. Türkiye eğer 'soykırım iddialarını bir kenara koyalım ve diplomatik ilişki kuralım, sınırı açalım' derse biz yarın kabul ederiz. Hiçbir önkoşul öne sürmüyoruz. Ne Karabağ, ne sınır sorunu... Böyle bir diyalog başarının ilk adımıdır. Ermenistan ilk adımı atmak istiyor ve top artık Türkiye'dedir."

Ermeni diyasporasını temsil eden önemli kuruluşların açıklamaları olaya biraz da farklı boyut getirmektedir.

Antoni Barsamyan (Amerikan Ermeni Asamblesi Direktörü): Soykırımın sonuçlarına hükümetler karar verecek. Türkiye soykırımı tanıdıktan sonra bir araya gelip, bu tanımanın sonuçlarının ne olacağına karar vermek tamamen Türk ve Ermeni hükümetlerine kalacak. Bir gerçek var, o da Ermeni soykırımının yaşanmış olması. Sınırların açılması, Türkiye-Ermenistan ilişkileri, Türkiye'nin Dağlık Karabağ konusunda Ermenistan ile ilişkileri gibi çok daha karmaşık konular da var. Bütün bu meseleler hükümetler arasında tartışılmalı. Ermeni Asamblesi temel olarak soykırımın Türk Hükümeti'nce tanınması ile ilgileniyor. Soykırımın tanınmasının ardından ne geleceği konusunda her Ermeni'nin farklı bir görüşü vardır."

Lourent Leylekyan (Avrupa Ermeni Federasyonu Başkanı): "Bu soykırım reddedildiği sürece, sorun siyasi boyutta kalacaktır. Tanındığı anda tarihsel bir mesele olmaktan çıkacaktır. Kabul edilmesinin ardından her şey olabilir. Politik görüşmelere, güç dengelerine ve günün atmosferine bağlı. Ama ilk tamir ahlaki açıdan olmalı. Sonra sınırlar, mali boyut konuşulur."

Yukarıdaki açıklamalara Koçaryan'ın ve Oskanyan'ın daha önce dile getirdikleri "soykırımın tanınması için daha fazla çaba gösterecekleri" şeklindeki beyanları da eklenince, Ermenistan yetkililerinin, sözde soykırımı tartışma konusu olarak görmedikleri ve konuya ilişkin çalışmalarını arttırarak sürdürecekleri anlaşılmaktadır. Onların net olarak dile getirmedikleri, "soykırım tanındıktan sonra Türkiye'den bir şeylerin isteneceği" konusunu ise şimdilik diyaspora kuruluşlarının liderleri ifade etmektedir.

Burada, 20. yüzyılın başlarında bölgede aslında ne yaşandığı konusu üzerinde durulmayacaktır. Keza, bu konuya ilişkin Türk Tarih Kurumu'nun ve çok sayıda tarihçinin kapsamlı çalışmaları kamuoyuna devamlı sunulmaktadır. Burada, meselenin günümüzdeki durumunun aslında nasıl olduğu, aslında kimin ne istediği sorgulanmaya çalışılacaktır. Ermenistan masum ve mağdur mudur?

Bilindiği üzere, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin temelinde yatan sorunlar Türkiye kaynaklı değil, Ermenistan kaynaklıdır. Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin günümüzdeki durumu, Ermenistan'ın Türkiye ile sınırlarını, dolayısıyla Türkiye'nin toprak bütünlüğünü tanımamasından, anayasasında Türkiye'ye yönelik toprak iddialarına yer vermesinden, Türkiye'ye yönelik sürekli suçlamalar ve saldırgan tavır içerisinde olmasından (bunu hem kendisi BM ve diğer uluslararası kuruluşlar çerçevesinde yapmakta, hem de çok sayıda yabancı devleti lobileri aracılığıyla bu işe ortak etmektedir) ve Azerbaycan topraklarını işgal altında tutmasından kaynaklanmaktadır. Tüm bunlar söz konusuyken, Ermenistan'ın Türkiye'ye "önce şart koşmadan ilişkileri başlatalım, sonra bir şeyler yaparız" söylemiyle cevap vermesi, Ermenistan'ın şartsız ilişki istemesi değil, tam tersine ilişkilerin kendi koyduğu şartlar üzerine inşa etmeye çalışmasıdır. Yani, Ermenistan Türkiye'ye, "ben sana saldırırım, ben senin toprak bütünlüğünü tanımam, her yerde seni kötülemeye çalışırım, ben komşularımın topraklarını işgal ederim, ama sen bunlar hiç yokmuş gibi davranırsın" demekte ve bu da masumane biçimde "bakınız Ermenistan, Türkiye ile hiçbir şart ileri sürmeden ilişki kurmak istiyor" şeklinde anlatılmaktadır.

Peki, Ermenistan önşartsız ilişki istiyor da Türkiye hangi şartları ileri sürüyor? Türkiye Ermenistan'a tarihi Türk topraklarını geri vermeden sizinle ilişki kuramayız mı diyor, yoksa, 20. yüzyılın başlarında ölümüne sebep olduğunuz yüzbinlerce insanımız için özür dilemeden, bu olayı soykırım olarak tanımadan ve bize tazminat ödemeden sizinle ilişki kurmayız mı diyor? Cevap: Hiçbirisi.

Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde şu anda ikinci bir örneği olmayacak şekilde, zayıf Ermenistan saldırgan, güçlü Türkiye savunma pozisyonundadır. Ama, bu bile yeterli görülmüyor olacak ki, Türkiye'den kendini savunmaması istenmektedir.

Ermenistan ve bazı Batılı devletler Avrupa'da tek kapalı sınırın Türkiye-Ermenistan sınırları olduğunu dile getirmekte ve bunun nedenlerini sorgulamadan sadece sonuçları üzerinde durmaktadırlar. Peki, Avrupa'da tüm komşularına yönelik toprak iddiası içerisinde olan tek devletin, Avrupa'da komşusunun topraklarını işgal eden, yaklaşık 1 milyon insanı insanlık dışı şartlar altında yaşamak zorunda bırakan devletin hangi devlet olduğu sorusu neden açık şekilde sorulmamaktadır?

20. yüzyılın başlarında yapılanlar sorgulanmadan, Türkiye'nin aleyhinde olacak şekilde kabullenecek, Ermenistan'ın 20. yüzyılın sonlarında bağımsızlığına kavuşur kavuşmaz Türkiye'ye yönelik toprak iddiası içerisinde olması, Türkiye'yi bulduğu her platformda kötülemeye çalışması hoş görülecek, Azerbaycan topraklarını işgaline ses çıkarılmayacak, Ermenistan'daki mevcut yönetimin ve etkili diyaspora kuruluşlarının örgütlediği Ermeni ekiplerin Gürcistan'nın Cevahetya (Ahalkelek), Rusya'nın Krasnodar bölgelerinde yaptıkları bölücülük faaliyetleri görmezden gelinecek, böylece önşart ileri sürülmeden Ermenistan ile ilişki kurulmuş olacak.

İçerik açısından örtüşen yanları bulunmamakla beraber, metodolojik olarak benzeştiği için Avrupa Birliği üyesi devletlere yönelik şu sorunun dile getirilmesinde yarar bulunmaktadır. Madem bu tür işler önşartsız gerçekleştirilebiliyor, neden Avrupa Birliği Türkiye'yi üye almak için her gün yeni şartlar ortaya koymaktadır? Neden ABD ve çok sayıda Batılı ülke bazı devletlerle ilişkilerini gerektiğinde askıya alarak, ancak, bazı şartlar gerçekleşirse ilişkileri geliştirebileceklerini ifade etmektedir?

Yukarıda anlatılanlara bakılırsa, sözde soykırım tarihsel gerçekliklerden arındırılarak anlatılmaya çalışıldığı gibi, Türkiye-Ermenistan ilişkileri de mevcut sorunlu durumun asıl nedenlerinden arındırılarak, kısacası bilimsel değil, propaganda tarzıyla anlatılmaya çalışılmaktadır. İşin ilginç tarafı, bunu yapanlar da bilimsel ya da araştırmacı kimliklerini ön plana çıkarmaya çalışan kişiler olduğu, popülist anlatım tarzı benimsendiği ve dışarıdan da destek bulduğu için kamuoyunda etkili sonuçlar doğurabilmektedir.

Konuya ilişkin son gelişmeler içerisinde dikkat çeken en önemli hususlardan birisi Türkiye'nin yaptığı çıkışlarla, kendisine karşı tezleri savunanları zor durumda bırakmaya doğru gitmesi, diğeri Koçaryan yönetiminin izlediği saldırgan politikanın Ermenistan'ın zararına olmaya başladığı şeklinde görüşlerin az da olsa artmaya başladığıdır. Buna Ermenistan'ın işgalciliğinin uluslararası kuruluşların kararlarına yansımaya başladığı da eklenince, Türkiye'nin mevcut politikasını daha da sistematize ederek sürdürmesi halinde Ermenistan yönetiminin saldırgan ve işgalci politikalarından geri adım atmak zorunda kalacağı beklenebilir. Bu ise, hem Ermenistan'ın komşuları, hem de Ermenistan vatandaşları açısından en doğru karar olacaktır. *

 

sayfa başına dön