|
|
KÜRT – TÜRK ORTAK
ÇÖZÜMÜ
Melih PEKDEMİR
Dünkü yazımı, “metropoller hedeftir” diyen PKK, büyük şehirlerin çıkmaz
sokaklarına aslında kendi elinde patlayacak bombalarla yürürken
siyaseten intihar etmeyi tercih etmiş olabilir, diye bitirmiştim.
Belli ki iki taraf da, yani devlet katındakiler ve PKK’liler, arşivlerde
tuttukları gerekçelerini yeniden devreye sokuyor: Hatırlarsınız, devleti
yönetenler soruna demokratik çözüm konusunda yapılan her dayatmada,
“tamam çözeceğiz ama terör var; terör koşullarında hiç demokratikleşme
olur mu?” mazeretine sığınırlardı. PKK de “katliamlar, yasaklar,
koruculuk vb. engeller olduğu müddetçe siyasi çözümün söz konusu
olmayacağını” ve yaptıkları her eylemin “meşru” olduğunu savunurdu. Ama
geçen şunca zamandan sonra, artık bunlardan gına geldi ve Kürt sorununda
böyle söylemeden de hiç olmazsa bir barış ortamının elde edilebileceği
tam kanıtlanmak üzereydi ki... Tekrar kirli savaşın argümanları ve
fiilleri arzı endam ediverdi.
Malum, sol cenah “devlet terörü”nün adını koymaktan hiç geri durmadı.
Ama PKK’nin bugüne dek yaptıklarına takılan sıfatların isabetli olup
olmaması bir yana, “metropoller hedeftir” diye başlayan bir eylem
çizgisi, lamı cimi yok kesinlikle TERÖR olacaktır; hem de kör terör! Ve
bu tarzdaki bir PKK terörüne yüksek sesle itiraz etmemek, sadece
“solculuk” sıfatından değil “insanlık” sıfatından da vazgeçmek anlamına
gelecektir. Yine hatırlarsınız, 1999 yılındaki duruşmalarda kendisine
“bebek katili” nitelemesiyle yöneltilen suçlamalar karşısında Öcalan,
bunların “asla tasvip edilmeyecek kitle hedeflenmesi” olduğu şeklinde
özeleştiri yapmıştı. (A. Öcalan, Savunma, Mem yay., s. 143, 144). Ama bu
tür eylemlerin kendi kontrolü dışında “örgüt içindeki Şemdin Sakık
benzeri çeteciler tarafından gerçekleştiğini” de eklemişti. Şimdi ise
avukatlarıyla yaptığı son görüşmede, “Gerilla savaşı aktiftir, ülke
sathına yayılım demektir” demeden önce yine şu uyarıda bulunmuştu: “Ben
size savaşmayın demiyorum ama Şemdin tarzı savaş olmaz. Şemdin'in
yaptığı kepazelikti.” Peki PKK’liler şimdi metropolleri hedef
aldıklarını ilan ettiklerinde, bebekleri, masum insanları öldürmeyecek
bir bombanın henüz icat edilmediğini, bunun tam da “Şemdin’in yaptığı
kepazelik” benzeri bir tarz olduğunu bilmiyor mu?
Mutlaka şurası da biliniyordur. Kırsal kesimde süren çatışmalarda da
elbette epey masum Kürt bebesi ve insanı öldürüldü; ama burada sonuç
olarak üniformalı asker ile PKK karşı karşıyaydı. Dolayısıyla bu
çatışmalar Kürt -Türk çatışması olarak algılanmadı ve böyle sivil bir
platforma da sürüklenmedi. Ancak şehirlerdeki sivilleri hedef alan bir
sıcak çatışma ortamı doğrudan şekilde Türk - Kürt çatışmasının
tetikleyicisi olmaz mı? Artık Kürtlerin de yoğun şekilde yaşadığı büyük
şehirlerde, yani metropollerde sokak çatışmaları, yeni tür Maraşlar,
Çorumlar ve karşı saldırılar gündeme gelmez mi? Ve metropollerde SMS
mesajı bekleyen ülkücüler ve terhis olduktan sonra Vietnam sendromu
yaşayan sokaktaki diğer genç insanlar birer “Rambo” kesilmez mi? Öcalan
da aslında böyle bir gelişme ihtimalinin farkında olduğundan,
“operasyonlarla üzerimize gelirlerse, bu yönelimler çoğalırsa seçeneksiz
olmadığımızı bilsinler. (... ) Mesele güç gösterisi yapma meselesi
değildir. Yoksa Irak, Çeçenisten, Bosna-Hersek gibi olurdu” diye
herhalde kendince mefhumu muhalifinden bir “hatırlatmada” bulunmaktaydı.
Oysa Orhan Doğan daha birkaç hafta önce Zaman gazetesinde Nuriye
Akman’ın son çatışmalara dair sorusuna ne akıllıca bir cevap vermişti:
“Demek ki bir güç, Türkiye üzerine bir oyun oynuyor. Türkiye’yi üçüncü
güçlerin müdahale edebileceği bir zemine çekmek, Iraklaştırmak istiyor.
Denklemin içinde bir başka unsur da var. Benim PKK’ya yaptığım çağrı da
budur. Diyorum ki bir güç seni savaş alanına çekiyor. Girme. Bu savaşma
zeminini ortadan kaldır. Bir jest yap. Devlet içinde, hükümet içinde,
Parlamento içinde, sivil toplum örgütleri içinde barıştan yana olanlar
var. Demokrasiden yana olanlar var, olmayanlar var. Bu son AB
karşıtlığında birleşen, yarasalar koalisyonu var. Bunlar seni çatışma
zeminine çekmek isteyebilir. Sen bu tuzağa düşme diyorum.”
Çok açık değil mi? Öyleyse çözüm için muhatap “metropoller hedeftir”
demeyen; tersine PKK’ye seslenerek, “Bir güç seni savaş alanına çekiyor.
Girme. Bu savaşma zeminini ortadan kaldır” diye çırpınan Orhan Doğan’lar
olsun ve bu arkadaşlar da iyi ki var olsunlar. Çünkü önemli olan
Türklerin de ikna edilmesidir; ve Orhan Doğan’lar bunun için çaba sarf
etmeyi mutlaka sürdürmelidir. Aslında Kürt ve Türk ortak çözümü, yani
asıl çözüm de işte bu değil midir? Yeter ki PKK’nin metropollerdeki
bombalarının sesinden, Orhan Doğan’ların sesi duyulmaz hale gelmesin.
Tam barış yolunda önemli merhaleler kat edilmekteyken; tam herkes rahat
bir nefes almaya başlamışken, SAKIN HA sil baştan olmasın! Kurtlar
Vadisi ve Kürtler Vadisi sanki iç içe geçmiş gibi görünüyor; her iki
taraf da aynı kelimelerle aynı cümleleri kurup birbirinin rolünü çalarak
“oynuyor” adeta. Ama bütün bunlar, nefesimizi tutup “haftaya ne olacak?”
diye izlediğimiz bir dizi değil; Kürt-Türk herkes için hayat-memat
meselesi...
|
|
|